Türkiye hangi ekonomi politikasını uyguluyor?

Bu yılki tatilimizde de köydeyiz, zaman fındığın hasat zamanı. Doğal olarak da köy kahvesinde dönen muhabbet fındık hasatı ve fiyatı üzerine. Bilenler bilir, köy kahvesinde muhabbetin dibine vurulur, hiç aklınıza gelmeyecek çözümler ortaya konulur, hele ekonomik programların analizi vardır ki, çoğu ekonomist olarak tanımlanan insanları cebinden çıkarır. Kısaca köy kahveleri sadece muhabbet yapılan yer değil, aynı zamanda da okuldur.

Açıklanan fındık fiyatının normal bulanların yanı sıra şiddetle eleştirenler; kendi argümanlarını öyle bir perspektiften sunarlar ki, sanki üniversitede doktora dersindesin. Tartışmanın yoğun olduğu ortamda dinleyici olarak bulunmak da ayrı bir keyif verir. İşte böyle bir ortamda biz de bulunduk. Tartışma konusu fındık fiyatları, Fiskobirlik (Fındık kooperatifi) ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) .

“Maliye bakanımız, neydi ismi yahu, ha buldum hetomu neydi onu uygulayacaklarını söyledi, ama bizi bir İtalyalı’nın eline bıraktı dedi” konuşmacının biri.

Allah dedim içimden. Bu adam nereden biliyor heteredoks ekonomi politikasını. Sordum: “ Sen nereden biliyorsun heteredoksu?”.

“TV’den duydum. İyi bir şeymiş. Zaten iyi olmasa Reis izin verir miydi”? İnanması güç olacak ama; ismi söylenemese bile muhabbet heteredoks ve ortodoks ekonomi politikaları çerçevesinde devam etti. Arada bir de “hoca sen okumuş adamsın ne dersin” diye bana da laf atmalar da tuzu biberi oldu. Tabii ki akademik bir tartışma değildi ortada dönen muhabbet. TV’ye her akşam arz-ı endam eden profesyonel tartışmacılardan öğrendikleri kadarıylaydı.

Bu zamana kadar sadece ekonomi eğitim almış insanların bildiği bu iki kavram, geleneksel basının yanı sıra dijital mecraların da etkisiyle bir anda mahalle ve köy kahvelerinde muhabbet konusu olmaya başladı (aynen, swap gibi).

Peki, nedir bu iki kavram, farkları nedir? Her şey, Maliye Bakanımız’ın makas değiştirdiklerini söyleyip, Ortodoks ekonomi politikasından Heterodoks ekonomi politikasına geçtiklerini ifade etmesiyle başladı. Bu söylem bir ihtiyacın sonucu mu ortaya çıktı, yoksa uygulanmak istenen ekonomik programa bir isim vermek amacımı güdüyordu. İşte bu yazının konusu da tam olarak budur.

 Ortodoks ekonomi politikaları kısaca; isminden de anlaşılacağı üzere, geleneklere, genel kabul görmüş politikalara bağlı uygulamaları önerir. Bu öneride ise; uygulanabilirliği test edilmiş, neden – sonuç ilişkileri üzerinden kabul görmüş iktisadi programları savunur. Program genel olarak para ve maliye politikasını öne çıkarır. Ancak, bu politikaları desteklemek amacıyla da; dış ticarete, ekonomik planlamaya, finansal ve sektörel teşviklere önem verir.

Ortodoks politikalar serbest piyasa ekseninde; fiyatların genel olarak arz ve talep ekseninde dengesinde bulacağını, döviz kurlarının ve faiz oranlarının piyasa şartlarına uyumlu olmasını gerektiğini, büyüme ve enflasyon gibi olgularda genişletici ve sıkılaştırıcı politikaların uygulanmasını savunur.

Heteredokslar ise sorunu istihdam ve yoksulluk olarak ele alırlar. Dolayısıyla, çözüm yöntemleri bu eksendedir. Yine Heteredokslar, ekonomide kamunun etkin olmasını, temel ihtiyaç olarak görülen (Elektrik, doğal gaz v.s.) kamulaştırmayı savunurlar. Buna bağlı olarak da gelir dağılımın adaletli olmasını, vergi yönteminin de bu adaleti yerine getirecek şekilde dizayn edilmesini isterler. Dolayısıyla da, Ortodoksların önem verdiği para politikasına karşılık, maliye politikaların savunurlar. Bu nedenle de, Merkez Bankası’nın görevinin de maliye politikasını destekler nitelikte olmasını isterler. Bu tasarımda Merkez Bankası’nın yani para politikasının rolü maliye politikasını desteklemek üzerinedir. Özünde finansal istikrara odaklı olmasıdır.

Kısaca Ortodokslar daha serbest ekonomiyi ve girişimciyi ön plana çıkarırken, Heterodokslar da kamunun ekonomide ağırlıklı olarak var olmasını yönlendirmesini isterler.

Türkiye ekonomi sistemi açısında Sayın Nebati bu açıklamasına kadar Ortodoks bir politika uygulamaktaydı. Bu yöntemde para ve maliye politikaları ön plana alınmakta, bu bağlamda da faiz en büyük araç olarak kullanılmaktaydı. Ancak, bir gecede politika faizinin düşürülmesi, Merkez Bankası’nın önemsiz hale getirilmesi ve politika faizlerinin de artık belirleyici olmaması ve yöntem değişliği olarak açıklandı ve bu değişikliğin adı da Heterodoks ekonomi politikası olarak açıklandı.

Tartışılan konu şu: Türkiye’de kamu gerçekten Heterodoks ekonomi politikasına geçti mi, yoksa hala Ortodoks ekonomi politikasına devam ediyor mu veya başka bir şey mi deniyor, birkaç örnekle inceleyelim.

Bilindiği üzere kamu, öğrencilerin kredi borcunun faizini sildi. Bu durum da kamunun bu işlemi Heterodoks ekonomi politikasına uygundur. Dikkat ettiğimizde Ortodoks politikaları savunun kimi bilim insanları bu silme işine şiddetle karşı çıktılar (Ör. Özgür Demirtaş, Selva Demiralp gibi alanında etkin isimler). Gerekçe olarak da bu işlemin getirdiği maliyet (veya bütçe açığı) nedeniyle enflasyonu daha da artıracağı yönündeydi. Ancak; kamu aynı zamanda da bazı şirketlerin vergi borcunu ya düşürdü ya da erteledi veyahut da sildi. Bu durumun ise Heterodoks ekonomi politikasına uygun olmadığını söyleyebiliriz.

Kamu son zamanlarda para politikasını yok saymaya başladı. Bu anlayış Ortodoks politikaya karşı olsa da, devamında Heterodoks politikaların istediği hareketi göstermemesi de dikkat çekmektedir. Örneğin; kamunun gerek döviz kurlarına ve gerekse enflasyon gerçeğine karşı etkili bir savaş vermemesi ve buna bağlı olarak da gelir dağılımında ve gelirin bölümünde gelir düzeyi bakımından üst gelir gruplarının en büyük payı alması da Heterodoks politikanın istemediği olgulardır (Buna verilecek en güzel örnek Kur Korumalı Mevduatlar). Dolayısıyla bu politika Heterodoks yaklaşım olarak tanımlanamaz.

Heterodokslar, yüksek faiz artışlarının emek gelirleririnin erimesine ve işsizlik sorunun artmasına neden olduğunu iddia etmektedir. Ülkemiz açısından baktığımızda faiz oranlarının anormal yüksek olması, işsizlik düzeyinin istenilen seviyeye indirilememesi ve kamunun bu yönde bir program ilan etmemesi yine Heteredokslar ekonomi politikasına uygun değildir.

Heterodokslar, düşük faiz oranlarıyla halkı borçlandırılarak elde edilen büyümenin sürdürülemez olduğunu, bu durum finansal istikrarı bozduğu veya bozuk olan finansal istikrarın daha da bozulacağını söylerler. Ancak, ülkemizde gerçekleşen büyüme oranları hane halkının tüketiminden kaynaklanan talebe dayalı bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde en büyük sorunların başında (bana göre) ekonomide yıllar itibariyle sermayenin artmasına rağmen, emeğin azalmasıdır. Heterodokslara göre bu durum; kırılgan istikrarsız bir ekonomi yaratmaktadır. Devlet, emeği korumak için asgari ücreti geçinebilir seviyeye çıkarmaya çalışmakta (bu Heterodoks ekonomi politikasına örnektir), ama aynı devlet vergi oranları değiştirmediği için sabit çalışanlar gelirlerinden daha fazla vergi almaktadır. Bu durum, devletin gelirlerin bir kısmına el koyduğundan dolayı emek gelirlerinin azalmasına yol açmakta ve halkın çok büyük bir kısmının (Döviz bazında gelir elde edenler hariç)  fakirleşmesine yol açmaktadır. Devletin bu politikası da Heterodoks ekonomi politikasına aykırıdır.

Yine devlet veya kamu düşük konut kredileriyle ekonomiye finansal destek sağlamaya çalışmakta (Örneğin konut sektörü), bu durum enflasyonun çok yüksek olduğu ülkemizde gelir gruplarına servet transferine yol açmaktadır. Bu politika gelir dağılımını daha da bozduğundan, Heterodoksların ekonomi anlayışının kabul etmediği bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sonuç olarak kamunun Heterodoks ekonomi politikasını uygulayıp, uygulayamadığını anlayamadım, kararı size bırakıyorum.

Prof. Dr. Hayrettin USUL