Flyyn Etkisi

Geçtiğimiz günlerde bir akademik dergide, yaklaşık 400 bin ABD’li yetişkinin 2006-2018 yılları arasında ölçülen IQ düzeylerine ilişkin verileri inceleyen bir araştırma yayınlandı. Araştırmanın bulguları, yetişkinlerin 1930’lardan beri düzenli olarak artış göstermekte olan zekâ düzeyinin 2000’li yıllarda azalışa geçtiğini göstermesi açısından önem arz ediyor.

Flyyn Etkisi’ olarak tanımlanan ve XX. yüzyıldan itibaren toplumun zekâ düzeylerinde görülen artış eğilimini ifade eden teori ile eğitime daha iyi erişimin bir sonucu olarak insan ırkının birbirini izleyen her nesilde daha akıllı hale geldiği, yani bireylerin ortalama zekâ katsayısının (IQ) artmaya devam ettiği iddia ediyordu.

Gerçekten de, 1932’den 2000’e kadar geçen dönemde, yeni nesillerin zekâ düzeylerinin her on yılda yaklaşık üç ile beş puan arasında artış göstererek, IQ testlerinde öncekilere göre daha yüksek puanlar aldıkları görülüyordu.

Bu teoriyi esas alan bazı bilim insanları çevresel faktörleri göz ardı ederek, zekânın kalıtsal olduğunu, yüksek IQ puanına sahip kişilerin çocuklarının da toplum ortalamasının üzerinde puan alarak daha zeki olacaklarını iddia ediyordu.

Düşük IQ puanına sahip kişilerin yüksek IQ’lulara göre daha fazla çocuğu sahibi olarak, toplumda IQ düzeyinin zaman içinde azalışa ve buna bağlı olarak da genel nüfusun zekâ seviyesinin düşmesine sebep olacağını iddia eden bazı bilim insanları bu durumu ‘Disjenik Doğurganlık Teorisi’ ile ilişkilendiriyordu.

Yukarıda bahsettiğim yeni çalışma bu teorilerin aksi yönde bulgular ortaya koyması açısından önem arz ediyor. Çalışmanın önemli sonuçlarından birisi incelenen dönemde ABD’de ilk kez geçmiş yıllara göre IQ düzeyinde artış değil düşüş görüldüğüne ilişkin bulgular.

Detaylı analizlerde cinsiyet fark etmeksizin, IQ düzeylerindeki düşüşün en belirgin olduğu grubun 4 yıllık üniversite eğitimini tamamlamamış olan 18-22 yaş aralığındaki ‘az eğitimli’ bireyler olduğu ifade ediliyor.

Bulgular ayrıca ‘Disjenik Doğurganlık Teorisi’nin aksine IQ düzeyindeki azalışın genetik faktörlerden çok çevresel faktörlerle ilişkili olabileceğini gösteriyor.

Çalışmada kapsamında hangi çevresel faktörlerin zekâ düzeyinde azalışı tetiklediğini gösterecek veriler yer almaması sebebiyle araştırmacılar bu durumun eğitim sitemindeki değişikliklerle bağlantılı olabileceğini ifade etmekle yetinmişler.

Esasen, son yıllarda diğer ülkelerde yapılan çalışmalar da zekâ düzeyindeki azalmaya işaret eden bulgular dikkati çekiyor. Örneğin, Finlandiya’da yapılan bir araştırma, ülkede IQ seviyesinin 1997 ile 2009 arasında iki puan düştüğü, Fransa’da yapılan benzer bir çalışmada 1999’dan 2009’a kadar geçen dönemde IQ seviyesinde 3,8 puan düşüş görüldüğü, Norveç’te ise 1975’ten sonra doğanların IQ seviyelerinde istikrarlı bir düşüş yaşandığı anlaşılıyor.

İngiltere, Norveç, Danimarka Hollanda, Estonya ve Avustralya gibi diğer bazı ülkelerde yapılan çalışmalarda da benzer bulgulara rastlandığı biliniyor. Bu bağlamda bakıldığında, ABD’de 2000’li yıllarda ilk kez gerçekleştirilen bu güncel çalışmanın Avrupa başta olmak üzere dünya çapındaki araştırmaları destekler nitelikte bulgular sunuyor olması önem arz ediyor.

Peki bu düşüşü tetikleyen tek faktör gerçekten eğitim midir? Kişisel görüşüm, İnternet (özellikle de sosyal medya) ve cep telefonu başta olmak üzere teknolojinin hayatımızın önemli bir parçası olmasının rolünü asla göz ardı etmememiz gerektiği yönünde. Geçmişte bu konuda yazdığım çok sayıda yazıda güncel araştırmalara ait bulgularından sıkça örnekler vermiş olmakla beraber, haftaya durumu özetleyen bir yazı daha yazmakta fayda görüyorum.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA