Yerdelen

Önceki hafta Arabistan çöllerinde kurulması planlanan enine gökdelenden bahsetmiştim. Bu hafta ise Meksika’da yerin altına doğru inmesi planlanan bir ‘yerdelen’ projesi vardı haberlerde.

Ülkenin başkenti Meksiko’nun merkezinde yer alan tarihi binaların koruma kapsamında olması, kentte yeni yerleşim alanlarının bulunmaması ve yeni yerleşimlere sekiz katın üzerinde yapı izni verilmemesi gibi sebepler yüzünden yerin altına yerleşim fikri ortaya çıkmış. Kent meydanının tam altında tersine piramit şeklinde yapılması planlanan 300 metre derinliğinde ve 65 katlı yapının yüzeyde kaplayacağı alan ise 240×240 metre genişliğinde.

Aynı günlerde, Elon Musk’ın Çin’de bir yayın organına verdiği röportajda Mars’ta koloni kurma planlarına ilişkin fikirlerini paylaştı. Musk, yeryüzünün insanoğluna yetmediği anda Mars’a kurulması planlanan yapılaşmanın önemli bir çözüm olarak karşımıza çıkacağını iddia ediyor.

Bir başka haberde ise ABD’de MIT tarafından kurulan Quasie adlı enerji şirketi tarafından füzyon teknolojisinden yararlanılarak yerkabuğuna doğru 20 km derinliğinde sondaj projesi yer alıyor. Şu ana kadar yerkürede 12 km’den fazla derine sondaj yapılamamışken, 20 km derinliğe inmeyi planlayan araştırmacıların amacı ise neredeye sınırsız jeotermal enerji erişimi sağlayabilmek.

Bu üç projenin ne ölçüde gerçekleştirilebileceğini şu anda yorumlamak için erken görünse de üçünün de motivasyon kaynağının aynı olduğunu söyleyebiliriz. İnsan nüfusu ile kaynaklar ters orantılı olarak değişim gösteriyor. Diğer bir ifade ile, nüfusumuz hızla artarken, mevcut kaynakları hızla tüketiyoruz.

Uzmanlar geçtiğimiz günlerde insanlık tarihinde bu yıl ilk defa 28 Temmuz itibariyle, yani yılın neredeyse tam ortasında 2022’nin kaynaklarını tüketerek gelecek yılın kaynaklarını kullanmaya başladığımızı açıkladılar.

Bunun sonucunda da kıt kaynaklarla sürdürülebilir bir gelecek yaratma çabaları yukarıda saydığım tarzda enteresan fikirlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Esasen olay sadece kıt kaynaklarla sınırlı değil. Tüketim toplumu olarak dünyamıza verdiğimiz zararlar küresel ısınma, kuraklık, sel vb. doğal afetler ile mavi gezegeni yaşanması güç hale getirmesi sebebiyle geleceğe yönelik endişelerin giderek artmasına sebep oluyor.

Uzun sözün kısası, gelecek nesillerin tarih kitaplarında Sanayi Devrimi’nin pek hayırla anılacağını zannetmiyorum…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA