Sanal Telaşlar

Hayat içerisinde yaşanası telaşlardan bir süreliğine ara vermiş olduğum yazılarıma devam etme fırsatı bulmanın heyecanı içindeyim.

Telaşlardan söze başlamışken, teknolojik nimet olarak sunulduğu algılanan sosyal medya hesaplarımız sanıyorum bu telaşlardan pek fazla etkilenmiyor. Kimilerimiz için sosyal medyada geçirmiş olduğumuz vakit sevdiklerimize ayırmış olduğumuz zamanı oldukça aşıyorken, internet hızının düşük hatta çoğu zaman olmadığı yerlerde olağan koşuşturmanın değerince yaşandığını da gözlemleyebiliyoruz. Değerince ile ifade etmeye çalıştığım gerçekten anın içinde kalarak kolaylıklarını, zorluklarını hissederek, anılar biriktirerek, çoğunlukla aktif iletişim ile telefona bakılmadan geçirilen zaman dilimlerinden söz ediyorum. Özellikle anılar denilince acısı da tatlısı da üzerinden zaman geçtiğinde küçük bir gülümseme bırakıveriyor yüzlere.. Kışlıklar yapılıyor, baharın ve yazın gelişleri hesaba katılarak temizlik planlanıyor. Kısacası tatlı ve gerçekten yaşanılan, izler bırakan çoğunlukla anı olarak anlatılan ve bazen de tekrar tekrar anlatılmasından ötürü karşındakini biraz da sıkabilen kimi zaman gülümseten bir zaman dilimi yaşanıyor.  Evet, aslında yaşlanmakta olan ebeveynlerin bir anıyı birden fazla hep ilk seferki gibi anlatıyor olmalarının altında yatan sebep yalnızca yaş almaları değil de belki de anılarına verdikleri değerden de kaynaklanabiliyor. Orta yaşın üzerindeki ebeveynler bir önceki nesle göre daha şanslı sayılabilir. Bir sonraki neslin anlatacak gerçek anılarının azlığı hem yürek burkan hem de ürperten bir şekilde azalıyor. Boyun fıtıklarının sebepleri havanın en soğuk olduğu anlarda dahi dışarıda hep beraber dostlarla yıkanan halılardan değil de uzun süre aynı yöne bakılan ve gerçek dünyadan koparılan bir cep telefonunun sebep olduğu bir rahatsızlık olabiliyor. Eskinin hastalıkları bile anıların bir parçası oluveriyor ve zaman zaman hüzün ve sevinç kaynağı sayılabiliyor.

Günümüz hastalıklarının, üzüntülerinin, sevinçlerinin kaynağının sanal ortamların sosyal medya platformları tarafından yönetilmesi üzücü olsa da alışılageldik bir davranış biçimi olarak karşımıza çıkıyor ve yadırganmıyor. Bir restoranda ya da kafeteryada birbirlerinin yüzüne bakmadan yalnızca telefonlarına bakan belki de birbirlerine duygusal olarak bağlı bireylerin yanından yürüyüp geçerken fark edilmiyorsunuz.. Eskinin anılarını dinlerken muhallebici de buluşmuştuk diye başlayan hikayeler o an bile yıllar öncesinin heyecanı ile yaşanarak anlatılıyor. Günümüzde bu heyecanın minik bir anını bile hissetmeden hemen bireysel sanal ortamımıza dönüyor ve hızla en iyi kareyi paylaşmaya koyuluyoruz. Anın bir saniyesinin bile gerçekten içinde olamadan akıp gidiyor..

Oldukça hızlı geçen zamanın içerisinde bizim için kıymetli olanlar ile geçirdiğimiz zamanın amacı dahi sanıyorum biraz değişmiş durumda.. Özlem duyduğumuz dostlarımızla geçirilen o nadide saatlerin de büyük bir çoğunluğunun cep telefonumuz ile meşgul olarak geçirildiği bu zamanlarda derin bir sessizlik çöküyor eski kahkahaların sokaklara taştığı dost sohbetlerinde. Belki de sevince ve üzüntüye verilen tepkilerimizin dengesi bile sanal hayatta hissettiklerimizin olası yansıması olarak denge bulmakta zorlanıyor. Adı konulmamış olsa da görece gülümsetebilecek esprilere kahkaha ile gülerken, hüzünlerimizi geçiştirip ruh halimizi diğer insanların dertlerini paylaşacak kadar vaktimiz olmadığını sesli ve içimizden tekrarlayıp kaldığımız yerden devam etme eğilimi gösterebiliyoruz. Bir nevi samimi görünen bir kayıtsızlık sürecinde olumlu ya da olumsuz her haberin bıraktığı izin dakikalar içinde kaybolmasına izin veriyoruz.

Yeni neslin evlatlarımız dahil davranışlarının önde eleştirmenleri olduğumuzu kabul edenlerdenim. Yapmalarını istediğimiz davranışların çoğunu kendimizin bile yapmadığından dahi haberdar olamayacak kadar kaptırmışız kendimizi gerçek dünyanın sanal telaşlarına.

Sanal telaşlardan uzak, domates kavanozlarının hazırlandığı, kışlıkların afiyetle dostlarla paylaşılmak üzere dondurucularda yerini almaya başladığı yazın son günlerinde tatlı bir kış mevsiminde gerçekten bir parçası olduğumuzu hissettiğimiz fotoğraf karelerinde yer alabilmemiz dileğiyle…