Küçük esnaf

Daha önce yazmıştım ama bugünlerde gündemde olduğu için bir kez daha yazmakta fayda görüyorum:

Belirli bir konuda alacağınız karar ne kadar önemliyse, o karardan etkilenecek olanların sayısı da o ölçüde fazla olacaktır. Duygu ve mantık dengesi gözetilmeden alınan kararlar çoğu zaman anı kurtarmaktan öteye geçemez. Bu durum sadece bireyler değil, işletmeler ve kamu kuruluşları için de geçerlidir.

Ülkemizde belirli periyodlarla gündeme taşınan konulardan birisi mahalle bakkal ve marketlerinin korunması oluyor. Büyük süpermarket zincirlerinin şehir merkezlerinden uzaklaştırılması; ekmek, sigara, kozmetik ve elektronik gibi ürünleri satmalarının yasaklanması gibi tedbirler sürekli gündeme geldiği halde potansiyel düzenlemelerin ekonomik ve toplumsal etkileri nedense hiç tartışılmıyor.

Özünde zor durumda olan bakkal ve marketleri korumak gibi oldukça önemli bir amaca hizmet eden bu çabalar mevcut koşullarda küçük esnafa gerçekten yardımcı olabilecek midir? Bu soruyu tartışmayı bir sonraki yazımıza bırakıp, çok fazla gündeme gelmediği için planlanan düzenlemelerden etkilenecek olan diğer unsurları hatırlamakta fayda görüyorum.

Bu unsurlardan birisinin şüphesiz tüketicilerin müstakbel düzenlemelere yönelik düşünceleri olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de, enflasyonist ortamda alım gücü zayıflayan tüketicilerin alışverişlerde öncelikli tercihinin neden komşu bakkal değil de süpermarket zincirleri olduğu sorusunu cevaplamak gerçekten önem arz ediyor.

Düzenlemeden etkilenecek olan bir diğer unsur süpermarket zincirleri olarak görünse de aslında ben sektör çalışanlarına öncelikli olarak dikkat çekmek istiyorum. Güncel rakam nedir bilemiyorum ancak mevcut ekosistemde geçtiğimiz yıl itibariyle 10 bin mağazada istihdam edilen 100 bin çalışan bulunduğu ifade ediliyordu. Bu kişilerin aileleri de göz önüne alındığında sayının 300 binlerin üzerine çıktığını unutmamak gerekiyor. Bu durumda, her bir süpermarket şubesinin en az otuz kişiyi beslediği gerçeği karşımıza çıkıyor ki, sektörde yaşanacak hassas düzenlemelerin bu kişilerin de potansiyel olarak etkilenmesi anlamına geleceğini söylemek yanlış olmaz.

Meseleyi ne pahasına olursa olsun küçük esnafın korunmasına indirgeyip soruna “duygusal” olarak bakan bir kişi yukarıdaki paragrafları okuduktan sonra yazdıklarımı rahatlıkla farklı şekillerde değerlendirebilir. Ancak, yerel esnafın kan kaybetmesini önlemek için dijitalleşme projesi üzerinde çalışan bir akademisyen olarak sorunun duygusal değil “mantıksal” yollarla çözülebileceğini düşünüyorum.

O halde, önerilerimizi de sonraki yazılara bırakalım…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA