Kadın Girişimcilik

Kadınlar Günü arifesinde maalesef yine dehşet verici bir olayla karşılaştık. Beş yaşındaki çocuğunun gözleri önünde eski kocası tarafından bir kadının hunharca dövülme görüntüsü toplumun her kesiminde tepkiye yol açtı. Ben de bu vahşeti şiddetle kınıyorum. Tabii ki kadına şiddet konusunun muhakkak sosyolojik olarak ele alınarak derinlemesine incelenmesi ve buna göre önlemlerin alınması şart. Herhalde yakın bir zamanda da bu konu ile ilgili yeni hukuki düzenlemelerin yapılacağı sinyalleri de verilmekte. Fakat asıl olan olayların meydana gelmesini önlemek amacıyla hukuki, kültürel, eğitim ve ekonomik değişimlerin bir an önce gerçekleşmesi…

Ben asıl bu yazımda hem 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması, hem de Mart ayının ilk haftası Türkiye’de Girişimcilik Haftası olması nedeniyle kadın girişimcilikten bahsetmek istiyorum. Türkiye’de TÜİK Kasım 2020 verilerine göre işgücüne katılma oranları kadınlarda %30.6, erkeklerde ise %68.4; istihdam oranları kadınlarda %26, erkeklerde %60.2; işsizlik oranları kadınlarda %15, erkeklerde %11,8; tarım dışı işsizlik kadınlarda %18,2, erkeklerde ise 13,4 olarak gerçekleşmiştir. Tabii ki her iki kesimde de bunlar istenmeyen oranlardır. Fakat karşılaştırma yaptığımızda bu oranlardan anlaşılacağı üzere durum hep kadının aleyhinedir. Bunun dışında kadınların iş hayatında cam tavan ve cam uçurumu gibi birçok sorunlarla da karşılaştığı bilinmektedir.

Bir bireyin iş hayatına atılmasında kamu, özel sektör ve kendi işini kurma (girişimci) şeklinde üç seçeneği olduğunu söyleyebiliriz. Kamu ve özel sektörde bireyin iş bulması sadece kendi açısından istihdam yaratırken, özellikle kendi işini kurarak girişimci olan bireylerin kendilerine bir iş bulması yanında, başkalarına istihdam yaratması, devlete vergi vermesi ve ekonomik hayata katkı sunması çok önem arz etmektedir. Maalesef ülkemizde girişimcilik kültürünün istenen düzeylerde geliştiğini de söylemek pek mümkün gözükmemektedir. Ticari olarak girişimci kendi işini kuran, geliştiren bunu yaparken de kâr ve zarara katlanan kişidir. Kısacası risk alan kişidir. Bu yüzden de gençlerde “garanti işim olsun ve sırtımı devlete dayayım” zihniyetiyle çoğunlukla kamuda istihdam edilme arzusu hâlâ yaygın bir şekilde sürmektedir.

Aslında erkek ya da kadın girişimci ayırımı yapmak ne kadar doğrudur, tartışılır. Tanımsal olarak kadın girişimci kavramını erkek girişimciden ayıran tek unsur cinsiyet farklılığıdır. Yoksa iş hayatında herkes aynı şekilde rekabetle karşı karşıyadır. Bununla birlikte, hem kendi araştırmalarımda elde ettiğim, hem de bazı araştırmacıların öne sürdüğü kadın girişimciyi erkek girişimciden ayıran birçok yönler bulunmaktadır.

Özellikle ülkemizde kendi ihtiyaçlarını karşılama; sosyal olma ihtiyacı; kendini gerçekleştirme isteği; kişisel özgürlük; ücretli ve mesai gerektiren işe eşin izin vermemesi; eğitimini veya bilgisini değerlendirme isteği; aile geçiminden sorumlu olması; eşin işsiz olması; sağlık sorunları ve iş bulamama gibi nedenler kadınları girişimci olmaya iten nedenlerin başında gelmektedir. Kadın olmanın başlı başına zor olduğu günümüz toplumunda girişimci olarak faaliyet gösteren kadınlarda birçok sorunlarla ve zorluklarla karşılaşmaktadır. Erkek egemen bir toplum olmamız; sosyal ve kültürel ortamda kadın rollerinin kalıplaşmış olması; eğitimlerin yetersizliği; aile tepkileri; iş yükünün fazla oluşu; finans bulma güçlüğü; güvenilirlik sağlamak için kadınların erkeklerden daha fazla çaba gösterme gerekliliği bunların başında gelmektedir.

Tüm bu zorlukların yanında kadınların küçük yaşta sorumluluk almaları, kolay iletişim kurmaları, sabırlı olmaları, önsezilerinin kuvvetli olması daha çalışkan ve disiplinli olmaları ise onlara iş hayatında avantajlar sağlamaktadır. Ayrıca birçok devlet kuruluşlarının ve STK’ların kadın girişimcilerimize ya da girişimci adaylarımıza yönelik destekleri mevcuttur. Hatta, en son 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla Halkbank kadın girişimcilerin finansmana erişimini kolaylaştırmak ve iş fikirlerinin gerçekleşmesine imkân tanımak amacıyla 100 bin liraya kadar finansal destek sunacaklarını belirtmiştir. Son zamanlarda yerel yönetimler aracılığıyla kadın girişimcilik kooperatifleri de kurulmaktadır. Kalkınma ajansları ve bazı bakanlıklar aracığı ile dezavantajlı gruplar adı altında kadınla ilgili projeler de desteklenmektedir. Kadının üretime katkı sunması ve ülke ekonomisinin gelişimi için bu desteklerin artarak devam etmesi gereklidir.

Yazıma kendisi ile ilgili yıllar önce örnek olay çalışması yaptığım başarılı bir iş kadını olan Zuhal Mansfield hanımefendinin “Hocam, ben üniversitede öğrenci iken ne yapacağımı değil ama ne yapamayacağımı biliyordum.” cümlesiyle son vermek istiyorum. Bu yazıyı okuyan gençler, gelecek hayatlarında başarılı olmak için en azından ne yapacaklarını bilmiyorsa dahi ne yapamayacaklarını bilmeliler. Gönül ister ki her ikisine de cevap versinler…

Sevgi ve Saygılarımla!

Prof. Dr. İsa İPÇİOĞLU