“Kırk yaş gençliğin yaşlılığı, elli yaş yaşlılığın gençliğidir.” Victor Hugo
Zebur’da Musa peygamberin Tanrı’ya duasında şöyle bir yalvarış geçer:
Bütün günlerimiz Senin öfkenle eridi,
Yıllarımız bir fısıltı gibi geçip gitti.
Ömrümüz ancak yetmiş yıl sürer,
En sağlıklı halimizle bile seksen yıl;
O da sıkıntı ve kederle doludur.
Yıllar çabucak geçer, biz de uçup gideriz.
Davud peygamberin Zebur’undan esinlenen Dante, ‘İlahi Komedya’nın ‘Cehennem’ bölümüne aşağıdaki sözlerle başlar:
Yaşam yolumuzun ortasında,
Karanlık bir ormanda buldum kendimi.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın meşhur ‘35 Yaş’ şiirine aşağıdaki dizelerle başlamasının sebebi de, Dante’nin de kendisi gibi ‘İlahi Komedya’yı yazmaya başladığı tarihte yaşam yolunun ortası olduğunu düşündüğü 35 yaşında olduğunu varsaymış olmasıdır:
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Oysa ki ne Dante’nin, ne de Tarancı’nın yaşam yolu bekledikleri uzunluktaydı…
Dante 56’sında terk etti bu dünyayı, Tarancı ise 50’yi bile göremeden 46’sında!
Tıpkı Zebur’da yazdığı gibi, Tanrı’yı kızdıran insanoğlunun ömrü giderek kısalmış, Dante ve Tarancı da nasibini almıştı “bir fısıltı gibi geçip giden” kısacık ömürlerden…
Dini metinlerde Âdem peygamberin 1,000 yıl, Nûh peygamberin ise 1,300 yıl yaşadığını yazar.
Kısaldıkça kısalır sonra ademoğullarının ömrü…
Musa peygamber 120 yıl yaşadığı rivayet edilir, İsa peygamberin 33, son peygamberimiz Hz. Muhammed’in ise 62 yıl.
Beethoven 56 yıl yaşamış, Mozart ise 35; Atatürk 57 yıl yaşamış, Büyük İskender ise sadece 32.
Hasılı, yolun yarısının neresi olduğunu bilmek mümkün olmadığı gibi,
Yolun ne kadar uzun olduğu da ehemmiyet arz etmiyor.
Çünkü er ya da geç tüm yollar aynı sonda birleşiyor…