Elektrik henüz varken!

Birbiri ardına meydana gelen küresel olumsuzluklar tüm insanlığı etkisi altına almaya devam ederken şüphesiz yeni öğretileri de beraberinde getiriyor. Tam olarak olmasa bile belirli bir oranda artık beklenmedikleri beklemeyi öğrendik diyebiliriz. Hani büyüklerimizin biz çocuklara duasında söylediği gibi “Allah sizleri akla hayale gelemeyecek kötülüklerden esirgesin”! İşte başımıza gelen bu son salgın felaketinde de tecrübe ettiğimiz gibi ne kadar haklı olduklarını görmekteyiz.

Bizler de artık hiç aklımıza gelmeyecekleri beklemeye bir nebze hazırlıklıyız diyebiliriz. Zamanımızı bitmez tükenmez bir şekilde geçirdiğimiz günlerimizi yad ederken çoğunlukla sıradan bulduğumuz rutinlerimiz bile burnumuzda tütüyor… Adı üzerinde rutin işte, hep yaptığımız ama aslında ertesi güne yeniden yapabileceğimizin garantisi olmayan rutinlerimiz… Tıpkı şu dönemlerde yapmamızın son derece tehlikeli olduğu çaylı çorbalı dost ziyaretlerimiz gibi günlerin çuvala mı girdi şakalarına kadar uzanan masum gülümsemelerimiz aslında bizleri kendimizle baş başa bırakan şu anlarımızda da ışık hala var ve hala aydınlık bir yer görünüyor varmayı çok istediğimiz o tünelin ucunda diye umutlandırmaya devam ediyor…

Bununla birlikte ne yazık ki kanıksama tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımız kayıplarımızın yanı sıra var olmanın da minnettarlığını göstermeye çabalıyoruz belki de güneş battığında… Salgının hali hazırda aktif günlerinin gölgesinde dinlenen, güçlü yanlarını, zayıf hissettiği yönlerini analiz etmeye çalışan, belki de yeni yıl başlangıcında verilen sözler gibi salgın bittiğinde… diye başlayan cümlelerin girdabında suyun üzerinde kalmaya çabalayan bizler için güzel olduğunu düşündüğüm bir haberim var…

Tutmakta zorlandığımız yeni yıl hedeflerimiz gibi salgın sonrasına bırakmamamız gerekir gerçekleştirmek istediklerimizi. Çünkü gördük ki gelecek zaman ifadelerinin ne zaman geleceği belli olamayabiliyor. O zaman şimdiki zaman ifadelerine dönüş yapmamızın belki de tam zamanıdır…

Geçenlerde evin içerisinde aile bireylerimizin tümünü zora sokan bir elektronik kesinti yaşadık ve oradan esinlenerek bu yazıyı kaleme almak istedim. Evimizin içerisindeki hemen hemen tüm elektronik iletişim araçlarımızın ne yazık ki şarjının bittiğini ve son anda yalnızca “elektrik kesintisi” uyarısı mesajının geldiğini görebilecek kadar ömrü kaldığını fark ettiğim cep telefonumdan da şimdilerde gülümsediğim ama tam o anda pişmanlık uyandıran kapanma sesini duyunca geç kaldığımı anladım…

Ailemin diğer bireylerinin de aynı panikle evin içinde koşuşturduğunu görünce pişmanlık duygum biraz daha arttı. Aslında plan şuydu: sabaha tüm elektronikleri şarj edecektim… Ancak sabaha elektriklerin kesilebilme ihtimalini hesaba katamamıştım çünkü gelecek zamana odaklanmıştım. O zaman geldiğinde halledeceğim diye düşünmüştüm.

Özetle elektrikler kesilebilir ve tüm enerji bir anda tükenebilir. Günümüz çağında ise bu kesinti yerel ve evrenselde dünya ile bağımızı tamamen koparabilir. Acil bir durum olsa 112’yi arayabilecek kadar bile bir miktar enerji kalmamış olabilir.

Biz bu kesintiyle sahip olduğumuz yetilerimizi bağdaştırabiliriz. Yeterliliklerimiz, bizi diğer bireylerden ayıran özelliklerimiz hatta İngilizce’de “gifted” hediyelendirildiklerimiz olarak ifade edilen farklılıklarımızın avantajını kullanarak bu dönemin bitmesini beklemeden, ertelemeden şu anda güçlü olan yanlarımızı daha da geliştirip, salgın döneminin sonunda da bu gelişim sürecimizin ürünlerini ortaya koyabiliriz.

İşe benim farklılıklarım neler sorusunu sorarak başlayabiliriz. Bu sorunun cevabını bu dönemde bulmayı başarabilirsek canımızı acıtan ve unutulması güç izler bırakacak olan bu süreci belki de kendimizi tüm enerjimizi toplayarak şarj ederek atlatabiliriz. Şu andan itibaren başlıyorum diyerek… Elektrikler kesilmeden ve henüz enerjimiz varken, ışıklar yanıyorken başlıyoruz…

Dr. Öğr. Üyesi Tuğba ERHAN