Takip mesafesi

Sosyal ağlarda ideal takipçi sayısının 150 olduğunu söylüyorsunuz ama siz bile bunun 4 katı kişi ile takipleşiyorsunuz.” şeklinde bir tepki aldım önceki yazımı eleştiren bir okurdan.

Esasen bu tarz dikkatli okuyucular beni mutlu ediyor. Çoğu zaman yazım hatalarını dahi tespit edip benimle paylaşanlar oluyor. Hatta, zaman zaman sunumlarda söz alıp yukarıdaki tarzda ilginç sorularla terletmeye çalışanlar bile çıkıyor.

Telefon rehberimde çok daha fazlası bulunuyor ama büyük bir kısmıyla yılda bir kez bile görüşmüyorum.” diye cevap verdim ilgili okura sonuna gülen yüz emojisini ekleyerek.

Bu cevap aslında önceki yazımda vermeye çalıştığım mesaj kadar kısa ve net olsa da, geçen haftaki köşenin ana fikrini bir kez daha açıklamanın uygun olacağını düşünüyorum.

Öncelikle, geçtiğimiz hafta paylaştığım “insanların doğal olarak istikrarlı ilişkiler kurabildiği insan sayısının 150 civarında olduğu” görüşü bana ait değil, antropoloji ve psikoloji alanlarında önemli çalışmalara imza atan bir akademisyenin kapsamlı araştırmalarının sonucu olduğunu hatırlatmak isterim. Bu bilginin sosyal ağlar için de geçerli olduğuna ilişkin bulgulara ise benzer bir şekilde hem ilgili araştırmacının hem de farklı araştırmacıların çeşitli çalışmaları ile ulaşılmış.

Bir sosyal medya kullanıcısının farklı platformlarda binlerce hatta on binlerce kişi ile takipleşiyor olması, o kişinin ilgili kullanıcıların tümüyle sosyal ilişki içerisinde olacağı anlamına gelmiyor. Kaldı ki, bir kişi tüm gününü sosyal ağlarda geçirse bile 24 saatlik zaman dilimi içerisinde binlerce kişi ile gerçek anlamda etkileşim halinde olabilmesi pek mümkün görünmüyor! Gençler tarafından pek tercih edilmeyen Facebook dışındaki sosyal ağların önemli bir kısmı zaten yapı itibariyle paylaşıma dayalı etkileşim prensibine göre çalıştığı için sosyal etkileşimlere olanak tanımıyor.

O yüzden de, kimileri tarafından önemli gibi görülse de takipçi vb. konularda rakamlara takılmamak lazım. Çünkü, sosyal ağları etkin kullanmanın temelinde nicelik değil nitelik yatıyor. Sonraki yazılarda bu noktadan değerlendirmelerimize devam etmek dileğiyle…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA