Kuraklık ve Google

Küresel ısınmanın etkilerini görmeye devam ediyoruz. Mayıs ayında ciddi sel baskınları yaşandı, Haziran ayı boyunca dünya sıcaklık rekorları kırıldı, geçtiğimiz hafta Basra Körfezi’nde 67 derece sıcaklık tespit edildi, İstanbul’da barajlar kurumaya başladı, Hindistan’da dünyanın 7 harikasından birisi kabul edilen Tac Mahal’ı sular bastı.

Benzer haberler muhtemelen devam edecek görünüyor. Asıl paylaşmak istediğim haber ise Uruguay’da yaşanan kuraklık ve Google protestoları ile ilgili. Uruguay’da son 74 yılın en büyük kuraklığı yaşanıyor. Ülkede ciddi bir su krizi mevcut. Yakın zamanda yağış beklenmeyen Uruguay’da şişe su satışları üç katına, fiyatlar da beş katına çıkmış durumda.

Ülkede hükümet su için acil durum ilan edip çeşmelerden normalin iki katı düzeyde sodyum klorür yani tuz ihtiva eden acı ve kötü kokan su dağıtımına onay vermiş. Sağlık sorunu olanlar, hamileler ve bebeklerin çeşme sularını kesinlikle içmemeleri istenirken, hükümet şişe sularından vergiyi kaldırarak 21 bin ihtiyaç sahibi aileye kişi başı 2 litre ücretsiz şişe suyu dağıtmaya karar vermiş.

Gelelim meselenin Google’ı ilgilendiren boyutuna. Google, yaklaşık üç yıl önce ülkenin başkenti yakınlarında 30 hektar büyüklüğünde endüstriyel bir alanı yaklaşık 800 bin Dolar civarında ödeme yaparak satın almıştı. Google, Brezilya’da var olan ve Şili’de kurulmakta olan üslerinden sonra Uruguay’da bölgedeki üçüncü bulut veri işleme merkezini kurulmayı planlanıyordu. O yüzden de yapmayı planladığı 100 milyon Dolar düzeyindeki yatırım ülke yönetimini sevindiriyordu.

Ancak Uruguay Çevre Bakanlığı’nın basına sızan raporlarında geçen fizibilite çalışmalarında, Google’ın kurmayı planladığı merkezde yer alacak olan sunucu bilgisayarın soğutulması için 55 bin kişinin ihtiyacını karşılayabilecek miktarda yani günlük 7.6 milyon litre içme suyuna ihtiyaç duyulduğunu öğrenen halk protestolara başladı.

Bunun üzerine ülkede bakanlık bu verilerin eski olduğunu, öngörülen tesis daha küçük olacağı için daha az su gerekeceğini açıkladı. Google da benzer bir şekilde, daha çevre dostu ve sürdürülebilir bir çözüm geliştirmek için çabaladıklarını ifade eden açıklamalarda bulundu.

Bu gelişmeler sürerken akıllara teknoloji devlerinin yapay zekâ, otonom sistemler, dijital pazarlama vb. çabalar için süper güçlü bilgisayar sistemleri ile gerçekleştirdikleri çalışmaların çevreye olan etkilerinin boyutlarının ne düzeyde olduğu sorusu geliyor.

Sosyal ağlarda arama, paylaşım, mesajlaşma ve benzeri davranışlarda bulunurken kişisel verilerimizin korunması açısından endişe duyabiliyoruz ancak hızlı ve kesintisiz bir şekilde bu hizmetlerin sürdürülebilmesi için gerçekleştirilen faaliyetlerin çevrenin ve doğal kaynakların korunması açısından ne gibi sıkıntılara yol açtığı ya da açabileceği hususunda yeterince endişelenmediğimizi de bu vesile ile hatırlatmış olalım.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA