Geçtiğimiz günlerde Orwell’in “Fakirler Nasıl Ölür?” adlı kitabını okuma fırsatım oldu. “Hayvan Çiftliği” ve “1984” adlı distopik romanlarından hatırlayacağınız Orwell’in kitabında yer alan, bundan 76 yıl önce kaleme almış olduğu ‘Karakurbağası hakkında bazı düşünceler’ başlıklı denemeyi okurken şu paragraf özellikle dikkatimi çekti:
“Bahardan ve diğer mevsimsel değişimlerden keyif almak hainlik sayılır mı?… Pek çoklarının böyle düşündüğüne kuşku yok. Yazılarımda ‘doğa’ hakkında olumlu sözler etmemin eleştirel mektuplar alamama neden olacağını deneyimlerimden biliyorum. Bu tür mektuplarda en çok kullanılan eleştiri sözcükleri ‘aşırı duygusallık’ olsa da, genellikle iki ayrı fikri aynı anda barındırıyorlar. Biri, hayatın seyrinden zevk almanın bir tür siyasi tevekkülü teşvik ettiğini ileri süren görüş. Bu düşünceye göre insanlar memnuniyetsiz olmalı ve elindekiyle yetinmemeli, çünkü istediklerimizi çoğaltmak ve sahip olduğumuz şeylerden keyif almakla yetinmemek ödevimizdir. Diğer görüşün iddiası şu; makineler çağındayız ve makineleri sevmemek, hatta onların hakimiyetini sınırlamayı istemek geriye yönelmektir, gericiliktir ve saçmadır. Bu görüşü desteklemek için doğa sevgisinin kentleşmiş insanların zaaflarından biri olduğu, şehirlilerin doğanın gerçekte neye benzediğinden haberdar bile olmadığı öne sürülüyor…”
Geçtiğimiz haftalarda teknoloji devlerinin Metaverse’i “aklınıza gelebilecek her tür mutluluğun sanal olarak vücut bulacağı yer” olarak pazarlama çabalarına değinmiştim. Bunun sonucunda da, yakın gelecekte dünyanın doğal güzelliklerinin tadını çıkarmak isteyenlerin Orwell gibi geri kafalılıkla suçlanacağını söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz haftaki yazımıza tam da ‘modern zamanlar’da neyi sevmemiz gerektiğini tayin etme hakkına sahip olduğunu düşünen güçlere değinmek üzere ara vermiştik. Orwell’in yaşadığı dönemde insanları doğa yerine makineleri sevmeye zorlayanlar ile bizlere dijital çağda Metaverse’i sevdirmeye çalışan güçler pratikte aynı kapitalist sistemin unsurları değil mi?
Günümüzde bu güçler, hepimizin yakından tanıdığı, dijital kapitalizmin tiranları olarak kabul edilen bir avuç teknoloji devinden oluşuyor. Spesifik olarak ifade etmek gerekirse, İnternet’i, sosyal medyayı ve e-ticareti kontrolü altında tutan bu teknoloji baronları bizi bizden daha iyi tanıyor, buna bağlı olarak da dijital çağda nasıl mutlu olmamız gerektiğinin formülünü bizim için çiziyorlar.
Önceki gün Facebook, dün Instagram, bugün Tiktok, yarın Metaverse… Yarından sonrası için de bir planları vardır mutlaka!