Dijital Telif Hakları

Geçtiğimiz yıllarda Avustralya hükümeti Facebook ve Google’dan listeledikleri haberler için medya kuruluşlarına telif ödemeleri gerektiğini hükmedince yaşanan sıkıntılar henüz tam olarak aşılamadan Avrupa Birliği’nin benzer adımları atmasının ardından geçtiğimiz haftalarda Google 300 civarında medya kuruluşu ile anlaşma yoluna gitti.

Bu gelişmeleri istisnasız her gün manşetten sunan Hürriyet gazetesi başta olmak üzere ana akım medya kuruluşları, telif yasalarında acil değişikliğe gidilip ülkemizin de Google’da taranan haberler medya kuruluşları ile anlaşma yoluna gitmesi konusunda çağrıda bulunuyorlar.

Sosyal medya yasasının gündemde olduğu bu günlerde medya kuruluşlarının dijital telif haklarına yönelik yeni bir yasa talebinde bulunması isabet olmuş diyebiliriz. Göründüğü kadarıyla zaten yeni sosyal medya ile birlikte İnternet haberciliğinin de düzene konulması planlanıyor.

Hâl böyle olunca, “İnternet ve telif hakları” konusunda yaşanan sorunları yıllardır dile getirmeye çalışan birisi olarak medya kuruluşlarına iğnenin bir de çuvaldız kısmı olduğunı hatırlatmanın uygun olacağını düşündüm.

Öncelikle belirtmeliyim ki, fikri mülkiyet hakları başta olmak üzere her türlü emeğin İnternet ortamında mutlak surette korunması gerektiğini savunmamız gerekiyor. O yüzden de, gazetelerin ürettikleri “haber değeri olan her türlü içeriğe ilişkin hakların” mutlak surette korunması gerektiği konusunda hemfikirim.

Bununla birlikte, elektronik gazetecilik ile ilgili sorunların çözülebilmesi için önce iğneyi kendimize batırmamız gerekiyor ki sonrasında ilgili taraflardan çözüm talebinde bulunabilelim.

Hürriyet gazetesi tarafından neredeyse bir aydır her gün dile getirilen dijital telif meselesi özetlenirken sunulan argüman şu:

Google ve Facebook tarafından gazetelerin İnternet sitelerinden çekilerek haber akışında sunulan haber başlıkları ve görseller ile yetinen okuyucular artık gazetelerin İnternet sitelerine girmiyor. Öyle olunca tıklanmalar azalıyor ve para kazanamıyoruz.”

Bir konuda fikir sahibi olabilmek için, o konuda sunulan bilgi ne kadar doğru olursa olsun eksiksiz olması gerekir. Örneğin, yukarıdaki şikâyeti gündeme getiren medya kuruluşlarının öncelikle cevaplaması gereken bir soru var:

Ana akım gazetelerin İnternet sitelerinde sunulan haberlere okurların ilgisinin azalmasının esas sebebi gerçekten bu mudur?  Okurlar artık neden haber başlıklarına bakmakla yetiniyor da haber sitelerinize girmek istemiyor?

Kaliteli içerik üretmek yerine, yıllardır kolay yoldan tıklanmaya tamah eden gazetelerimizin bu sorulara verecek bir cevabı mutlaka vardır. Ana haberlerin arasına yerleştirilen “Asgari ücret 10 bin lira oldu!” başlığına tıkladıktan sonra, başlıktan alakasız bir şekilde hangi Avrupa ülkesinde ne kadar asgari ücret ödendiğini anlatan foto galeri karşısına çıkan okuyucu bu gibi yanıltıcı haber başlıklarına tıklamaktan bıkmış olabilir mi mesela?

Reklam gelirlerini arttırmak için, yanıltıcı haber başlıkları altında çoğu zaman farklı sitelerden derlenen ve zerre kadar haber değeri olmayan içeriklerden oluşan haber galerilerini okurlarına layık gören İnternet haber siteleri bu içerikler ile gerçekten telifi hak ediyor mu sizce?

İnternet haber sitelerinin çoğunun ana sayfası çok sayıda haber değeri olmayan (ve çoğunluğu belirli aralıklarla ısıtılıp tekrar sunulan) içerikler ile dolmuş durumda. Sizce, bu sitelere gündeme dair bilgi edinmek için giren bir okuyucu bu tıklatma tuzaklarına kaç kez düşer?

Gerçekten habere ulaşmak isteyen okuyucuların çilesi maalesef haber başlıklarını Google’dan takip etmekle de bitmiyor. Ulusal gazeteler bir yandan içeriklerinin Google tarafından ücret ödenmeden haber akışında yayınlanmasını eleştirseler de, diğer yandan sundukları içeriklerin hem Google aramalarında, hem de Google haber akışında en üst sıralarında yer almasını sağlamak için teknolojini her türlü imkânından yararlanıyor.

Daha açık ifade edebilmek için, söylemek istediklerimi kendiniz de test edebileceğiniz örnekler ile açıklayayım. Google’da arama çubuğunda “her şey nasıl yazılır” vb. yazım kurallarına ilişkin bir arama yaptığınızda karşınıza çıkacak olan ilk yedi sonuç sırasıyla Hürriyet ve diğer ana akım medya kuruluşlarına ait haber siteleri olacaktır. Arama metninde yapacağınız değişikliklere göre bu sıralama da oynayabilir, ancak arama sonuçlarında ilk sıralara ulusal gazeteler dışında TDK ya da herhangi bir eğitim içerikli site göremeyeceksiniz.

İkinci örneğimiz de, gazetelerin asıl meslekleri ile ilgili olan ve Google’dan para talep ettikleri haber akışına ilişkin olsun. Bu kez Google’da arama çubuğuna güncel arama terimlerinden birisi olan “AÖF sınav” yazın. Sonra da, ekranda karşınıza görselleriyle beraber çıkacak olan haber başlıklarına bir göz atın. Google tarafından gazetelerden çekilen “AÖF sonuçları açıklandı mı?”  vb. haber başlıklarının tümünün son 5 ile 60 dakika arasında yayınlandığı ibaresini göreceksiniz. Bu deneyi ister sabah erken saatte yapın, isterseniz gece yarısı! Hep aynı başlıklarla karşılaşacaksınız ancak en üst sıralarda yayınlanabilmesi için haberin hazırlanma ya da güncellenme saati hep sizin girdiğiniz saatten kısa bir süre önce olarak görülecek! Oysa ki haberin içeriğine baktığınızda hiçbir değişiklik ya da güncelleme olmadığını rahatlıkla fark edeceksiniz.

Peki, haber değeri olmayan bir içeriği okuyucunun önüne yeni gibi sunabilmek için haber tarihini yapay zekâ yardımı ile sürekli güncel tutmak basın ahlakı açısından doğru mudur? Dünya standartlarında bir haber sitesine girildiğinde başlığın hemen altında o haberin ilk giriş tarihi, varsa revizyon tarihi ile haberin kaynağı ile haberi yayına hazırlayan kişinin ismi yer alır iken, ülkemizde nasıl oluyor da Google’da arama yapan bir okurun karşısına aylar önce hazırlanan bir içerik 20 dakika önce hazırlanmış bir haber gibi sunulabiliyor?

Yakın gelecekte “Google neden Türk basınına telif ödemiyor” ya da “Google neden Türkiye’de haber hizmetine son verdi?” gibi haber başlıklarına rastlarsanız, şimdiden sebebini açıklamış olayım istedim…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA