Pomodoro ve Napolyon

Geçtiğimiz hafta, bir sonraki yazıda zaman yönetimi konusunda sıkıntılar yaşayanlar için zamanı etkin kullanma konusunda bazı pratik önerilerde bulunacağımı belirtmiştim.

İlk olarak son 40 yıldır kolaylıkla uygulanan örneklerden birisi olan Pomodoro yönteminden başlayalım.  Adını İtalyanca domates anlamına gelen pomodoro kelimesinden alan bu yöntem, Francesco Cirillo adlı bir gencin zamanlayıcı olarak kullandığı domates şeklindeki mutfak alarmı sayesinde bu adla anılır olmuş.

Yöntem aslında oldukça basit. Gün içerisinde yapmanız gereken aktiviteler 25’er dakikalık uzunlukta dilimlere ayırıp alarmı kurarak bu süre boyunca başka hiçbir şey ile ilgilenmeden o göreve odaklanmanız gerekiyor. Her bir aktiviteden sonra beşer dakikalık ara ve dört aktivite tamamlandıktan sonra yarım saat ara vermek gibi detayları bulunan bu yönteme ilişkin diğer detayları İnternet’ten araştırabilirsiniz.

Özellikle rutin görevleri planlama açısından Pomodoro yöntemi oldukça pratik görünse de, akademisyenler gibi oldukça dinamik bir çalışma temposuna sahip kişiler için bu yöntemin uygulaması biraz zor gelebilir. O yüzden de, ben görev planlaması hususunda genelde tarihte Napolyon ile özdeşleşen bir yöntemi tercih ediyorum.

Rivayete göre Napolyon’a atlı ulaklarla o kadar çok posta geliyormuş ki, gelen mektupların hepsini tek tek açıp okumak yerine, her gün aralarından en önemli olduğunu düşündüğü birkaç tanesini açar, diğerlerine en az üç hafta boyunca hiç dokunmazmış! Bunun sebebi olarak ise acil olmayan görevlerin çoğunun zaman içinde zaten kendiliğinden çözüldüğü, o yüzden de Napolyon’un zaman ve enerjisini daha önemli görevlere ayırabildiği söylenmektedir.

Gerçekten de, geçtiğimiz haftalarda da belirttiğim üzere, hayatımız dijitalleştikçe mobil iletişim günümüzün her anını ipotek altına almaya başladı ve zamanımızı etkin kullanabilmek için günlük etkinlikleri önem ve öncelik sırasına göre değerlendirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde geçtiğimiz hafta belirtmeye çalıştığım gibi bir günü 3×8’lik zaman dilimlerine bölerek dengeli bir şekilde çalışma, dinlenme ve eğlenmeye zaman ayırma şansımız olmaz.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA