Okumuyoruz

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistiklere baktığımızda son yıllarda ‘Süreli Olmayan Yayınlar’a ait bandrol satışlarının yıllık 430 milyon civarında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu rakamı ülke nüfusuna oranladığımızda kişi başı yıllık ortalama 7 kitap düşüyor ki okumayı sevmeyen bir toplum için bu rakamın biraz abartılı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Kaldı ki, pandemi döneminde insanlar evlerinde hapsolunca dünya çapında kitap satışlarında artış yaşanırken, ülkemizdeki rakamlara baktığımızda önceki yıllara göre ciddi bir değişiklik hissedilmediğini görüyoruz. Bu istatistik bile son iki yılda kitap okumak yerine sosyal medya kullanımına ve dijital TV yayınlarına daha fazla zaman ayırdığımızı işaret etmesi açısından önem taşıyor.

Bu durumda haklı olarak “O halde, kişi başına düşen 7 kitabı açıklayan gerekçe ne olabilir?” diye sorabilirsiniz. Yine bakanlık tarafından sunulan ayrıntılı istatistiklere baktığımızda satılan bandrollerin yaklaşık 230 milyonunun eğitim kitapları olduğunu görebiliyoruz. Detaylı dağılımlara girmek istemiyorum ancak satışa sunulan kitapların neredeyse %55’inin lise ve üniversite giriş sınavlarına hazırlanan gençlere yönelik kitaplar olması kişi başına düşen kitap sayısının yükselmesine sebep oluyor.

Genelde sınavlara yönelik olan bu kitapları toplam kitap satışlarından düştüğümüzde geriye 200 milyon civarında kitap kalıyor ki bu rakam da aslında kişi başı 2 kitabın biraz üzerinde bir değere karşılık geliyor. Sanırım bu rakamın biraz daha gerçekçi olduğunu düşünebiliriz.

Dünya çapında durumun nasıl olduğunu merak ederek ABD istatistiklerine de göz attığımda kişi başı yıllık 12 kitap düştüğüne ilişkin istatistiklere rastladım. Gelişmiş ülkelerde kişi başı her ay bir kitap gayet doğal görünmekle birlikte, ABD’nin kozmopolit yapısı göz önüne alındığında bu rakamın da İskandinav ülkeleri gibi az nüfuslu ancak refah düzeyi yüksek ülkelere göre daha düşük olması gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten de, biraz araştırınca ülkemizde olduğu gibi, ABD’de de satılan kitapların %50’sinin ders kitapları olduğuna ve esas itibariyle kişi başına düşen kitap sayısının 4’ü geçmediğine ilişkin verilere ulaştım.

Az okuduğumuz bir gerçek.  Ama bir gerçek daha var ki, sınavlara hazırlamaya yönelik her yıl satılan 230 milyon civarında kitap gençlerimizin gelişimine sınav maratonunda doping etkisi yaratmaya çalışmaktan fazla değer katmıyor ki o etkiyi de ne kadar sağladığı tartışılır. Genç beyinler yıllarca okullarda eğitim aldıktan sonra bu bilgilerin yetersiz kaldığını hissederek dershanelere gitmeleri ve hatta bunu da yeterli görmeyip sınav öncesi bu kitaplara sarılarak sınavlarda başarı sağlamaya çalışmaları tabiri caizse güzellik yarışması öncesi estetik ameliyat ve abartılı makyajlarla dereceye girmeye çalışmaya benziyor!

Ağaç yaşken eğilir diyoruz ya sürekli, o halde bir kez daha tekrar etmekte fayda var:

Milli eğitim sistemimizin revizyona değil, dijital nesillerin yarınlara hazırlayacak şekilde ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA