​İnsanlığı göğe bakmaya davet eden şair: Turgut Uyar

“İkinci Yeni”  olarak bilinen akımın öncü isimlerinden biri Turgut Uyar’dır. Turgut Uyar’ın şiirlerinde insana dair her şeyin derin bir resmini bulduğumuzu söyleyebiliriz. Uyar’ın şiiri, kaynağını insandan ve hayattan almaktadır. 4 Ağustos 1927 yılında Ankara’da dünyaya gelen Uyar, 22 Ağustos 1985 tarihinde vefat etmiştir. 1946 yılında Bursa Işıklar Lisesi’nden mezun olmasına  rağmen Turgut Uyar, kalıplara sokulmayı, otoriteye itaat etmeyi ve dayatmaları sevmediğini şöyle ifade etmektedir: “Askeri okullarda hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak…” Annesinin ifadesiyle Turgut Uyar, “içli bir çocuktu.” “İçli bir çocuk” olan Turgut Uyar, “şiiriyle sevişen bir şair” olarak yaşadı.

Turgut Uyar, hep kendisi olarak ve kalarak yaşamanın yolunu şiirde bulan özgür bir insandır. Uyar’a göre şiir, standart, değişmez ve eskiye ait kalıplarda donmuş bir faaliyet değildir. Sürekli yenilenen ve değişen insan ve topluma uygun bir şekilde şiirinde değişmesi ve oluşması gerekmektedir.  “Şiirde ölmezi aramanın boşuna” olduğunu söyleyen Turgut Uyar’a göre “bir gün günü geldiğinde ölmeyen şiir çağında da yaşamamıştır.” Ona göre İkinci Yeni, şiirin insani, toplumsal ve siyasal değişmelere uygun bir şekilde kendini yenileme  çabasıydı.

Turgut Uyar’ın hayatında Tomris Uyar’ın çok önemli bir yeri vardır. Tutkulu bir aşkla bağlı olduğu Tomris Uyar’ı klişelerle değil, ruhunun en sıra dışı duygularıyla anlatmayı istediğini Turgut Uyar şöyle dizelere dökmektedir:

“Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz / kış gecesi amcamızdır, bahar yakından kardeşimiz / alır başımı Erzincan’a giderim seni düşünmek için / dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor / kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için / bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur / ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan / durmadan / dağ biraz daha benden, deniz her zaman senden / hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan / kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm / seni övdüğüm zaman / güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda / seni övdüğüm zaman…”

İnsanoğlu hep mutlu olmak ister. Mutluluk, insanoğlunun hiçbir zaman bulmadığı bir şeydir. İnsanoğlu, hep mutsuzdur. İnsanoğlunun bitmeyen mutsuzluğunu ve mutluluğa susamışlığını Turgut Uyar, çok iyi anlatmaktadır:

“Mutsuzluktan söz etmek istiyorum / Dikey ve yatay mutsuzluktan / Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun / sevgim acıyor… Biz giz dolu bir şey yaşadık / onlar da orada yaşadılar / Bir dağın çarpıklığını / bir sevinç sanarak…”

Turgut Uyar, şiirlerinde Tanrı’yla samimi ve içten diyaloglar kurmaktadır. Tanrı’nın güzelliğini,  bir varlıkla sınırlamadan sınırsız bir hiçsizlikte bulmayı Hiçsizliğe isimli şiirinde olağanüstü bir şekilde anlatmaktadır:

“Tanrı sen ne kadar güzelsin / bir hiç olarak / ormansın belki bilmiyorum / belki ormanda bir ağaçsın şuncacık / bir pazartesi günüsün / insanları dupduru edemeyen / bütün karayollarında ve demiryollarında / gider gelirim bütün dünyada / ama biliyorum Kırşehir’de mezarsın / bir kilisesin Kapadokya’da / sözgelimi yumurtada zarsın / ustasın sabahları yapmada / akşamüstlerinde biraz gaddarsın / sular ve zamanlar kararırken / ne yapalım / bari bağışlayalım birbirimizi.”

Uyar, umudu hep diri tutmaktadır. Onun umurunda olan sadece aşk ve umuttur. Uyar’ın Kurtarmak Bütün Kaygıları isimli şiirinin merkezinde umut ve özlem vardır. Uyar’a göre kaygılardan kurtulmanın yolu, doğaya sığınmaktan geçmektedir:

“Kurtarmak Bütün Kaygıları/Sularsa akmak birgün birgün birgün /Bir gün dağlara çıkmak birer birer dağlara çıkmak bir gün / Çıkmak çıkmak birer birer bir gün dağlara dağlara bir gün / Bir gün birer birer dağlara / Ah nasıl dağlara bir gün / Ey bir gün / Çiçek açmak bir gün / Dağlara dağlara birer birer dağlara /Otları büyütmek bir gün / Bir gün köyler kentler yıkanık damlar geri dönmek bir gün / Bir gün yeni dönmek / Bir gün dağlara çıkmak birer birer çıkmak çıkmak / Su yürümek güneş bilmek / Yeniden orda otlarda orda yeniden orda orda / Bitkin bir gül bulmak ve geri dönenler bir gün / Ey yorgun atlar, sayı bilmiyen çocuklar / Ey bütün hazır elbiseciler ey / Bir gün olmak, küskün keşişlerden olmamak bir gün / Dağlara dağlara çıkmak sular köprüler sular bir gün çıkmak / Eski kaba arabalardan inip bir gün çıkmak / Dağlara dağlara dağlara başka hiç / Bir gün dağlara.”

Ölümünün 36. yıldönümünde saygıyla ve özlemle andığımız büyük şairle birlikte Göğe Bakma Durağı’nda göğe bakarak mutluluğu, sevgiyi, saygıyı ve güzelliği eşitçe  yaşayabileceğimizi ve bölüşebileceğimizi idrak edelim:

“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım / Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından / Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından / Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar / Şu aranıp duran korkak ellerimi tut / Bu evleri atla bu evleri de bunları da / Göğe bakalım.

Prof. Dr. Bilal SAMBUR