Birlik ve beraberlik

Ülkemizin ciğerleri olarak tabir edilen ormanlarımızda görülen yangınlar hepimizi ciddi anlamda üzüyor. Çok sayıda ormanın aynı anda yanmaya başlaması sonucu yangınlarla mücadele de güçleşirken, yaşanan can ve mal kayıplarının acısını kelimelerle ifade etmek gerçekten zor.

Özellikle Manavgat’ta başlayan ve halen devam eden büyük yangının daha ilk gününden itibaren başlayan toplumsal yardım ve destek girişimleri ise millet olarak zor günlerden nasıl dayanışma içinde olduğumuzu göstermesi açısından önem arz ediyor. Sosyal medya başta olmak üzere her alanda başlatılan yardım kampanyalarına gücü yettiğince nakdi ve ayni yardımlarda bulunmaya çalışan insanlarımız gerçekten takdire şayan bir görüntü sergiliyorlar.

Bununla birlikte, her afette olduğu gibi son yangınlarda da maalesef sosyal ağlarda resmî açıklamaların dezenformasyon kadar hızlı ve başarılı bir şekilde toplumun her kesimine ulaştırılamadığına şahit oluyoruz. Yangının kaynağından söndürme çalışmalarına kadar çok sayıda konuda paylaşılan bilgilerin önemli bir kısmı gerçek dışı olmasına ve resmi yetkililer bu konularda önemli açıklamalar ve tekzipler yayınlamalarına rağmen, sosyal medya kullanıcıları kendilerine daha hızlı ve daha fazla ulaşan dezenformasyona ciddi bir şekilde itibar ediyorlar.

İyi ve kötü günlerde birlik ve beraberlik diyoruz ya, bir ve beraber olmak demek aslında tek vücut olup başı takip ederek aynı anda hareket etmeyi gerektirir.

Bırakın dezenformasyon meselesini, gerçekleştirilen yardım kampanyalarında bile ciddi bir bölünmüşlük yaşıyoruz. Ülkenin farklı şehirlerinde başlatılan yardım kampanyalarında yangın bölgelerinde ivedilikle ihtiyaç olduğu iddia edilerek destek istenilen keyfi ihtiyaç listelerine ilgili yörelerden itirazlar geliyor. Gerek yörelerde aktif olarak görev alanlar, gerekse üst düzey kamu yetkilileri bu kampanyalarda gönderilen ürünlere ihtiyaç duyulmadığına yönelik duyurular yapsalar da yardım kampanyaları halen ‘çok acil’ uyarısı ile yayılıyor da yayılıyor.

Örneğin, Manavgat’ta üst düzey yetkililer bölgeye ayni yardım gerekmediği, nakdi yardımların da valilik kanalıyla toplanması yönünde açıklamalarda bulunduğu halde halen farklı oluşumlara ait yardım kampanyaları halen aktif durumda.

Geçtiğimiz yıl İzmir’de yaşanan depremde felaket bölgelerine ulaşan battaniyelerin pazarlarda, gıda yardımlarının ise bakkallarda satıldığına şahit olmuştuk. Benzer hadiselerin yaşanmaması için yapılan yardımların tek bir çatı altında ilgili yetkili kurumlar tarafından yapılarak doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması önem arz ediyor.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA