Bir insan, bir şair: Nazım Hikmet

Edebiyat alanında büyük yapıtlar meydana getiren Nazım Hikmet’in etkisi dünya edebiyatında devam etmektedir. Ölümünün 58. Yıldönümünde Nazım Hikmet (15 Ocak 1902-3 Haziran 1963), şiirleriyle ve edebi mirasıyla konuşulmakta ve tartışılmaktadır.  Shakespeare ve Bertolt Brecht gibi dünya edebiyatının  dev isimleriyle  aynı  kategoride değerlendirilen Nazım Hikmet, insana, aşka, umuda, özgürlüğe, eşitliğe, kısacası insana, doğaya ve hayata dair  insani tecrübeyi  olağanüstü bir derinlikle ifade etmeyi başarmıştır.

“Asya – AfrikaYazarlarına” isimli şiirinde Nazım,  hiçbir etnik kimliğe sığmadığını, insanlığın bütün kimliklerini kendisinde bulduğunu ifade etmektedir : “Kardeşlerim/ Bakmayın sarı saçlı olduğuma/ Ben Asyalıyım./ Bakmayın mavi gözlü olduğuma/ Ben Afrikalıyım.”

Nazım, insanlarla olduğu kadar kendisinin doğadaki bütün canlılarla da akraba olduğunu söylemektedir: “Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız/hep hısım akrabayız/Ve ey güneş gözlü sevgilim, ‘Cotigo, ergo sum’ değil bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz….” “En sevdiğim memleket yeryüzüdür/ sıram gelince yeryüzüyle örtün üzerimi” diyen Nazım, bugün bütün dünyada  şiirleriyle yeryüzüyle ve insanlıkla buluşmaya devam etmektedir. Nazım, hep geleceğe bakan bir şairdir.  Yeninin ve geleceğin değerlerini keşfetmeye ve anlatmaya çalışan Nazım’ın üzerinde Mayakovsky’nin büyük bir etkisi bulunmaktadır.

Nazım Hikmet’in şiiri, insan üstü bir hayaller, inançlar ve  ütopyalar dünyasına ait değildir. Nazım Hikmet, insanın toplum, tarih ve doğa içinde  yapıp ettiklerini şiirine ve edebiyatına konu edinmiştir. Nazım’ın şiiri, tamamen insan ve dünya hakkındadır. Coşkulu, sınırsız ve tükenmez bir duygu ve düşünce dünyasına sahip olan  Nazım,  tam bir insan, hayat ve  dünya romantiğidir. Nazım, insanın, dünyanın ve hayatın dışında sahte,  uydurma, ve gerçek dışı  kurguları kendi şiirine konu etmemiştir. Nazım’ın şiiri, insanın, dünyanın ve hayatın müziğidir.Nazım, şiiriyle insanları ve toplumları açlığa, umutsuzluğa, fakirliğe, zulme, cehalete ve çatışmaya mahkum eden bütün anlayışlara, kurumlara, kalıplara ve kişilere meydan okumuştur.

 Nazım’ın şiiri, insansız bir dünya  için  dünyayı cehenneme çeviren bütün güçlere yazılan bir reddiyedir. Nazım,  şiirlerinde sürünmenin insanın kaderi olmadığı,  ayağa kalkmak ve dik kalmak suretiyle  sahici bir hayatı bu dünyada yaşamanın insanın elinde olduğu mesajını vermektedir.Hayatı, dünyayı ve insanları  sahici anlamda ciddeye almak gerektiğinin mesajını, Nazım’ın bütün şiirlerinde görmek mümkündür.  Peyami Safa, Nazım’ın şiirinin  yeni dünyalar açan özgün bir evren olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Nâzım Hikmet, dünya edebiyatında kendine çok has bir nev’in yaratıcısı olmuştur. O ne bir fantazi heveslisi, ne bir garipperest, ne de yeni moda müptelası bir edebiyat züppesidir. O sadece, ağlamayan, haykıran zekâsının malzemesini eski insanlıktan aldığı halde, çatısını yeni bir teknikle kuran, ona müstakbel dünyaların rengini veren büyük bir kalfa mimarıdır. En yeni binalarda kullanılan taşlar da bu dünya kadar eskidir. ”Nazım’ın şiirini insancıl, romantik, yenilikçi ve  mistik olmak üzere dört derin boyutu  kendisinde birleştiren  olağanüstü bir insani yapıt olarak değerlendirebiliriz.

Nazım Hikmet, her şeyiyle bir yaşam şairidir. Ona göre yaşam, şiirle, müzikle, incelikle, duyarlılıkla ve düşünceyle idrak edilmesi gereken en değerli şeydir. “Yaşamak Ne Güzel Şey” isimli şiirinde   hayatın bilgiyle, coşkuyla ve sevdayla anlaşılması ve tecrübe edilmesi gerektiğini  anlatmaktadır: “Yaşamak ne güzel şey/Anlayarak, bir usta, kitap gibi/Bir sevda şarkısı gibi/Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak…/Yaşamak birer birer ve hep beraber/İpekli bir kumaş dokur gibi/Hep bir ağızdan sevinçli sevinçli bir destan okur gibi…”Nazım, şiirin kendisini insan, hayat ve dünya haline getirmiştir.

Nazım Hikmet,  hayata, doğaya ve insana olan sevgisini hep kadın üzerinden anlatmıştır.  Nazım, Gözleri Siyah Kadın   sevginin ve güzelliğin kadının bizzat kendisi olduğunu  etkileyici bir şekilde dile getirmektedir: “Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki/Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben,/Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken/Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim/Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim/Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.”Kadına karşı cinayetin ve şiddetin sıradanlaştığı günümüzde kadını  hayatla, aşkla ve özgürlükle özdeşleştiren yeni bir kadın anlayışına çok ihtiyaç vardır.

Nazım, şiirleriyle bir dünya ve insanlık şairi olmayı başarmıştır. Nazım, insanlığı  büyük  bir aile olarak görmüş, bu ailenin bütün üyelerinin onur, özgürlük, hak, eşit ve  mutlu yaşamaları gerektiğine inanmıştır. İnsanlığa duyduğu sevgiden dolayı Nazım, bugün dünyanın her tarafında sevilmeye devam edilmektedir.

Prof. Dr. Bilal SAMBUR