Krizi yönetebilmek

Kriz, işletmelerin beklenmedik durumlara hazırlıksız yakalanmaları sonucu ortaya çıkan, buhranlı ya da bunalımlı dönemleri ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Tipik bir kriz dört temel aşamadan oluşur ki bunlar; krizin oluşum aşaması, ortaya çıkma aşaması (akut kriz), sürekli hale gelmesi (kronik kriz) ve çözülme aşamasıdır. İşletmeler açısından buhranlı ya da bunalımlı kriz dönemleri uzadığında, yani çözümü zorlaştıkça oluşan tehdit ve stresin derecesi de artmaya başlar. Bu durum, işletme açısından itibar ve imaj kaybına sebep olabildiği için önem arz eder.

İşletmelerde krizin oluşmasına neden olan faktörler genel olarak içsel ve dışsal faktörler olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır. Üretim hatası, nakit akışını yönetememek, yeterli olmayan işletme sermayesi, gerekli teknolojik yatırımların yapılamaması, iş kazaları, verilen yanlış kararlar, yapılan bir gaf, sendikal faaliyetler (grev) vb. işletmelerde krize girmesine neden olan içsel faktörlerden bazılarıdır. Örneğin, bir süt fabrikasında çalışanların yaptığı süt banyosu o işletme açısından büyük bir krize yol açtığı gibi fabrikanın kapanmasına bile neden olmuştur.

Ekonomik, finansal, sosyo-kültürel, siyasi, doğal, sektörel ve uluslararası birçok dışsal faktörlerin yol açtığı olumsuz etkilerden dolayı da işletmeler krize girebilir. 1999 depremi, 2001 ekonomik krizi, 2008 mortgage krizi, 2018 döviz ve borç krizi, kuş gribi ve korona salgınının yol açtığı ekonomik ve finansal krizleri dışsal faktörlere örnek olarak verebiliriz. Tabii ki krizler ilelebet devam etmez ve belirli bir süre sonrada son bulur. Fakat şu anda korona salgınının yol açtığı ekonomik ve finansal krizin ne zaman sona ereceğini söylemek çok da kolay görünmüyor. Çünkü, salgının ne zaman biteceği ile ilgili kesin bir şey söylenemediği için belirsizlik de halen sürüyor.

Tabii ki bu krizi diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi de belirsizliğinin yanında 1918 İspanyol gribinden sonraki en büyük salgın olması ve küresel bir kriz haline gelerek tüm dünyayı etkileyerek hızla yayılmasıdır. Bu noktada asıl sorulması gereken soru ise işletmelerin bu krizi başarılı bir şekilde atlatmaları için nasıl davranmaları gerektiğidir. Korona salgının yol açtığı ekonomik ve finansal krizin yönetilmesi ve etkilerinin minimuma indirgenmesi için bütüncül bir yönetimin gerekliliği ortadadır. Krizin sona ermesi korana salgınının bitmesine bağlıdır. Bütüncül yönetimden kastettiğimiz ise devlet, kurumlar (işletmeler) ve bireylerdir.

Devlet korona salgınının işletmelere olan etkisini azaltmak için kısa çalışma ödeneği, işten çıkarmanın yasaklanması, nakdi ödeme vb. bazı önlemler almaya çalışmıştır. Salgının sürecine göre işyerlerinin açılması ya da kapanması gibi kararlar verilmiştir. Alınan karar ve önlemlerin eksik ya da hatalı tarafları olabilir. Fakat bu sürecin belirsizliği ve çok dinamik olması sürecin stratejilerle değil sürekli taktiklerle yönetilmesini zorunlu kırmıştır. O yüzden de, dünyada her ülke kendi ekonomik gücü ölçüsünde vatandaşına yardımlar yapmıştır.

Asıl üzerinde durmak istediğim husus ise salgının yayılmasının önlenmesinde özellikle küçük işletmelerin nasıl davrandığıdır. İşyerleri açıldığı sürece marketler, lokantalar, kafeler, berberler vs. nasıl hareket ettiler? Gözlemlerim, çok fazla dikkat etmedikleri şeklindedir. Garson ya da işyeri sahiplerinin maskelerine, masalar arasındaki mesafeye gerekli özenleri göstermedikleri ve müşterilere gerekli uyarıların yapmadıklarına bizzat şahit oldum. Bazı berberlerin randevu usulü çalıştıkları, marketlerin ise müşteri sayılarına dikkat ettiği söylenebilir. Peki, esnafın ne kadarı HES kodu sormaktadır?

Oysa ki, salgınla ilgili gerekli özeni gösteren esnafın müşterisi de güvenle oradan alışveriş yaparak mevcut durumu en az hasarla atlatacaktır. Bu salgında esnaf ve sanatkârlar odaları da üyelerine gerekli destekleri sağlamalıdır. Özellikle üyelerine dijital pazarlama platformlarında buluşmalarını sağlamalı, ya da böyle ortak platformlar oluşturmalıdır. Bu süreçte satışları en fazla artan işletmelerin başında market zincirleri gelmektedir. O yüzden şubelerinde fazladan bir personel dahi çalıştırmaları durumunda hem istihdam yaratılmış, hem de korona önlemleri kapsamında müşteri giriş ve çıkışları kontrol edilmiş olur.

Ayrıca Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde normalleşmeye doğru gidişat var. Tabii ki burada aşının büyük etkisi söz konusu olduğu bir gerçektir. Bununla birlikte, bu tür ülkelerde insanların çok fazla bireysel yaşamaları da alınan önlemlerle birlikte yayılma hızını azaltmaktadır. Fakat ülkemizde sosyal ilişkilerin yüksek olması, arkadaşlık ve aile ilişkilerine bağlı ziyaretler yayılma hızını arttırmaktadır. İşyerlerinde ve dışarıda gerekli önlemler alındığında virüs bulaşmamasına rağmen, aile ve arkadaş buluşmalarında beis görülmemesinin bulaş riskindeki artışın en önemli sebeplerinden olduğu biliniyor. Eğer bu krizin bitmesini istiyorsak her birimiz gerekli dikkat ve özeni göstermeliyiz. Unutmayalım ki buradaki başarı, herkesin davranışları ile olumlu bir sinerji yaratılmasına bağlıdır.

Sevgi ve Saygılarımla,

Prof. Dr. İsa İPÇİOĞLU