Pareto İlkesi

17 Nisan itibariyle dünya çapında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı üç milyonu geçmiş durumda. Hâl böyle olunca, an itibariyle tüm dünyada pandeminin tek çaresi olarak korona aşıları görülüyor. Ancak bir yandan dünya çapında aşı tedarikinde yaşanan sıkıntılar devam ederken, diğer yandan aşı karşıtlarının ekmeğine yağ sürercesine geliştirilen bazı aşıların sebep olduğu olumsuzluklar moralleri bozmaya yetiyor.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haberde mevcut aşıların %80’inden fazlasının dünya nüfusunun sadece %20’sini oluşturan zengin ülkeler tarafından satın alındığı ifade ediliyordu. Bu rakamlar pandemi ile savaş açısından gerçekten ürkütücü. İktisat ya da sosyoloji ile ilgiliniz yoksa ‘Pareto İlkesi’ni duymamış olabilirsiniz. 1900’lerin başlarında İtalya’da nüfus ve zenginlik ile ilgili bir araştırma yapan İtalyan bilim insanı Vilfredo Federico Damaso, ülkenin varlıklarının %80’inin nüfusun sadece %20’sini oluşturan zenginlerin elinde olduğunu fark eder. İşte, sonraları onun adı ile anılan ve ‘Pareto Dağılımı’ ile formüle edilebilen Pareto İlkesi esas itibariyle sonuçların %80’inin sebeplerin %20’sinden kaynaklandığını ifade etmektedir.

Detaylara girmeye gerek yok ancak Pareto İlkesi’nin esas itibariyle hayatımızın pek çok alanında geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Hatta, yukarıdaki verilerde de görüldüğü üzere aşı konusunda da durumun pek farklı olmadığını görüyoruz. Bu noktada “Elbette aşının önemli bir kısmı zengin ülkelere gidecek, parayı veren düdüğü çalar!” diye düşünebilirsiniz.

Ancak durum göründüğü kadar basit değil. Çünkü, mevcut koşullar altında zenginlerin öncelikli olarak aşılanmasına devam edilmesi durumunda, takip eden süreçte gelişmemiş ülkelerin aşıları diğer ülkeler tarafından karşılansa bile dünya çapında aşılama sürecinin en az iki yıl süreceği tahmin ediliyor.

Bu süreçte “Ben nasıl olsa aşımı oldum.” diye bencilce düşünenler olabilecektir.  Ancak, bulaş oranının yüksek olduğu gelişmemiş ülkelerde virüsün geçireceği mutasyonlar muhtemelen mevcut aşı ve tedavilere karşı daha dirençli varyantların tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılmasına sebep olabilecektir. O yüzden de, halihazırda mücadele ettiğimiz yeni mutasyonların etkilerini düşündüğümüzde, pandemi ile mücadele açısından en önemli silahın küresel anlamda birlik ve beraberlik olduğunu anlamamız gerekiyor.

Bu noktada ise patent hakları sorununun aşılması gerekiyor ki, ciddi bir aşı pazarı oluşmuş durumda iken çözümü güç olan bu sorun insanlığın önündeki en önemli imtihanlardan birisi olarak duruyor.  O yüzden de ülkemizdeki aşı çalışmalarının sadece kendimiz için değil, gelişmekte olan ülkeler açısından da insaniyet adına ne kadar önemli olduğunu düşünerek gurur duymamız gerekiyor.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA