Zaman zaman ‘Cesur Yeni Dünya’ adlı romanından örnekler verdiğim Aldous Huxley’in güzel bir sözü var:
“Gerçekler görmezden gelinse bile yok olmazlar”
Bu köşede ekonomi yazıları yazmamayı tercih etsem de, pandemi ile küresel çapta yaşanmaya başlayan ekonomik gelişmelerin ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyayı gerçekten ciddi anlamda etkilediğini görmezden gelemeyiz.
Halihazırda karşı karşıya kaldığımız döviz krizi başta olmak üzere içinde bulunduğumuz enflasyonist ortamın yanı sıra lojistik sektöründe yaşanılan bazı sıkıntılar artık ciddi bir şekilde günlük hayatlarımıza yansımaya başlamışken, mevcut durum ve gelecekte yaşanması muhtemel gelişmeler ekonomistler başta olmak üzere ilgili ve ilgisiz herkes tarafından her platformda yorumlanıyor.
Pek çok ekonomik gösterge bilimsel düzeyde projeksiyonlar açısından önemli bir rol oynasa da, dikkat çekmek istediğim husus çok fazla üzerinde durulmayan bazı göstergeler ile ilgili. Örneğin, son zamanlarda şehirlerin en işlek caddelerinde piyango satıcılarının önlerindeki kalabalık insan grupları hiç dikkatinizi çekti mi? Eskiden sadece yılbaşı çekilişleri için kuyruk oluşturan insanlar son zamanlarda neden kazı kazan oynamak için sıraya giriyorlar? Öte yandan, aynı kalabalık caddelerde yer alan meşhur kafe ve pastanelerin günün her saatinde dolu olmasını nasıl yorumlamalıyız?
Örnekleri arttırabiliriz ama amacım ‘Davranışsal Ekonomi’ kavramına dikkatinizi çekmek. Davranışsal ekonomi, insanların gerçek dünyada nasıl ve neden davrandıklarını anlamak için ekonomi, psikoloji ve sosyolojik unsurları bir arada inceleyen modern bir bilim dalı olarak son dönemlerde önem kazanmaya başladı.
Ekonomiyi sadece kriz dönemlerinde anlamaya çalışırsak çok geç olacağını unutmamamız gerekiyor. Çünkü, İngiltere’nin eski başbakanlarından David Cameron’un da dediği gibi “Ekonomi her şeyin başı ve sonudur.”