Hepimizin telefonlarında onlarca uygulama bulunmasına rağmen, en çok Instagram, WhatsApp ya da TikTok’ta vakit geçiriyoruz. Peki neden, hiç düşündünüz mü?
Günümüzde, aktif olarak kullanabileceğiniz binlerce farklı sosyal ağ uygulaması bulunuyor. Ancak küresel çapta ses getiren uygulama sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunun en önemli sebebi ise ‘ağ etkisi’ olarak adlandırılıyor. Ağ etkisi, bir ürün veya hizmetin değerinin, onu kullanan kişi sayısıyla birlikte arttığını ifade eden bir kavram.
Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, bir anlık mesaj uygulamasını arkadaşlarınız arasında sadece siz kullanıyorsanız, o uygulama hiçbir işinize yaramaz. O uygulamayı kullanan çevrimiçi arkadaşınızın sayısı arttıkça ise sizin için vazgeçilmez bir hâl alır. Bu etki, bazı sosyal medya platformlarının mıknatıs gibi kullanıcı çekmelerinin başlıca sebebidir. WhatsApp’ın kişisel verilerin güvenliği konusunda defalarca eleştirilmesine rağmen kullanıcıların alternatif platformlara geçmekte tereddüt etmelerinin sebebi de budur!
1908 yılında Alexander Graham Bell, telefonun geleceğini anlatırken söylediği “Telefon hattına bağlı olmayan bir telefon, dünyanın en işe yaramaz icatlarından biridir.” sözleri ağ etkisi kavramının önemine işaret eden ilk uyarılardan birisidir.
Günümüzde küresel ölçekte yaygın olarak kullanılan Facebook, Instagram, TikTok, X ve YouTube gibi uygulamaların başarılarının ardında yatan etken sadece diğer rakiplerinden daha iyi olmaları değil; ağ etkisinin getirdiği “kazanan her şeyi alır” kuralıdır. Bu durum, günümüzün dijital ekonomisinde teknoloji tiranları olarak da adlandırılan sosyal medya platformlarının yalnızca hizmet sunmakla kalmayıp, kuralları da koyanlar olmalarının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Bu platformlar sadece kullanıcı çekmiyor; aynı zamanda içerik üreticileri, reklam verenleri ve veriyi işleyen algoritmaları da kendi ekosistemlerinde hapsediyorlar. Böylece yalnızca bir uygulama olmaktan çıkıp, bir dijital evren hâline geliyorlar.
Bir platform bir kez üstünlük sağladığında, bir yandan diğerlerinin pazara girmeleri zorlaşırken, diğer yandan da umut vaat eden yenilikçi rakipler teknoloji devleri tarafından ya astronomik rakamlarla satın alınıyor ya da taklit edilerek etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor. Bu yapı ‘platform kapitalizmi’ olarak adlandırılıyor. Facebook’un Instagram ve WhatsApp’ı satın alması, Snapchat’in fikirlerini Instagram Stories’e dönüştürmesi gibi örnekler bu sistemin en tipik özellikleri arasında yer alıyor.
O yüzden de, sosyal ağlar, yalnızca ne kadar kullanıcıya sahip olduklarıyla değil, o kullanıcıların ne yaptığını ne kadar iyi izleyip analiz edebildikleriyle de güç kazanıyor. Her tıklama, her beğeni, her video izleme süresi onlar için bir ‘veri kaynağı’ anlamına geliyor. Bu verilerle hem bizi daha fazla içerikte tutuyorlar hem de reklam verenlere daha yüksek fiyatlarla ulaşım satıyorlar. Ancak bunun bir bedeli var:
Biz artık sadece kullanıcı değil, aynı zamanda ürün hâline geliyoruz!
Kişisel verilerini önemseyen birçok insan daha güvenli uygulamalara geçmek istiyor. Ama sosyal çevrelerinden kopmak istemedikleri için, çoğu zaman bu isteği eyleme dönüştüremiyorlar. Buna ise ‘kilitlenme etkisi’ deniyor.
TikTok, bu sistemi sarsan nadir örneklerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Çin merkezli olması nedeniyle birçok ülkede regülasyon baskısıyla karşılaşmasına rağmen özellikle genç kullanıcılar arasında hızla yayılmayı başardı. Bunda algoritmik kişiselleştirmenin, eğlenceli içerik yapısının ve kültürel yaratıcılığın büyük payı var. TikTok’un başarısı, ağ etkisinin kırılabileceğini ve platform kapitalizminin her zaman galip gelmediğini gösterse de, bu tür başarılar hâlâ istisna olmaktan öteye gidemiyor.
Sonuç olarak, günümüzde sosyal medya platformlarının başarısını belirleyen unsurlar yalnızca yazılım kalitesi ya da kullanıcı dostu arayüz olmanın ötesine geçmiş durumda. Kimin daha çok kullanıcıyı, daha uzun süre ekran karşısında tutabildiği, kimin daha çok veri toplayıp analiz edebildiği, ve kimin kendi kurduğu ekosistemde diğer tüm oyuncuları kontrol altında tutabildiği bu denklemin belirleyicisi olmuş durumda. Ağ etkisi, bu soruların hepsinin merkezinde yer alıyor. Veri egemenliği ve platform kapitalizmi ise bu etkinin günümüzde nasıl daha karmaşık ve güçlü bir hâle geldiğini gösteriyor.