Düşüncenin Gücü

Her şey aslında Stephen Guise’nin “Küçük Alışkanlıklar Büyük Sonuçlar” isimli kitabındaki küçük oyunlarla başladı. Bu küçük oyunlar hayatımda kırılma noktaları oluşturdu diyebilirim. Sonraki yazılarımda dilerseniz bu kitap ve oyunları hakkında bilgiler verebilirim. Kim bilir belki sizde de ciddi değişimler oluşturabilir? Oyunlardan bir tanesi kitap okuma alışkanlığı kazandırmak üzerineydi ve çok çok kolaydı. Her gün sadece 1 yaprak yani 2 sayfa herhangi bir kitabı okumanız gerekiyordu ama dürüstçe her gün. Ne kadar sürebilirdi ki? 5 dakika bilemediniz 10 dakika.

Böylelikle okuma serüvenim Jack Canfield ve Mark Victor Hansen’in “Odaklanmanın Gücü” isimli kitabıyla başladı. Bir bestseller olan bu kitap diğer kitaplara da atıf yapmakta onları da merak ettirip okutmaktaydı. Bu kitaplar arasında Edward De Bono”nun “Altı Şapkalı Düşünme Tekniği”, Jack Foster’ın “Fikir Nasıl Bulunur” ve James Allen’in “Düşüncenin Gücü” isimli harika kitaplarıydı. Her biri beynimde kilitli kalmış yıllardır ışık almamış odalarının adeta kapılarını açıyor beni silkeleyip kendime getiriyordu.

Sizlerle bu ilk yazımda Sayın Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca hocamın da kıymetli destekleriyle James Allen’nın “Düşüncenin Gücü” isimli eseriyle ilgili naçizane değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum. Kitabın boyutları sakın sizi aldatmasın, bir oturuşta okuyup bitiririm de diyebilirsiniz ama benim gibi altını çizerek, kenarlarına notlar alarak, sayfaları kıvırarak ve kendince yorumlar yaparak okursanız kitabın ne kadar dolu bir eser olduğunu görürsünüz.

Düşüncenin Gücü, orijinal adı “As a Man Thinketh & The Path to Prosperity” James Allen tarafından yazılmış olan yazarın kendi deyimiyle “Küçük Büyük Kitap” içeriğiyle milyonlarca insana esin kaynağı olmuş ve birçok dile çevirisi yapılmış, alanında çığır açmış hatta ünlü yazar Og Mandino’nun “Tüm zamanların en iyi 10 kitabından biri” diye söz ettiği tabiri caizse bir klasik.

Kitap, yazarın iki eserinin birleşimiyle yayına sunulmuş. Kitabın ilk kısmı “Düşüncenin Gücü”, ikinci kısmı ise yazarın ilk eseri olan “Başarıya Giden Yol”. Kitabın her iki bölümü de düşüncenin gücü üzerine bilimsel incelemeler ya da yoğun açıklamalar vermek yerine öneriler sunan akıcı bir dille yazılmış.

Kitabın yazılış amacı, okuyucuyu gerçekleştirmek istediği düşüncelerinden, hayallerinden yine kendi gerçekliğine doğru enteresan bir yolculuğa çıkarmak. Bu yolculuğa çıkartırken de bazen acılarla dolu geçmişe dokunmak bundan sonra da bu yolculuktan aydınlanarak daha mutlu daha sağlıklı daha başarılı bir geleceğe ilerlemesine yönelik yöntemlerle önerilerde bulunmak.

Şimdi gelin birlikte kitabın içeriği hakkında kısa bir tura çıkalım. “Düşüncenin Gücü” kitabın ilk kısmını oluşturuyor. Burada: Düşünce ve Karakter, Düşüncenin Koşulları Üzerine Etkisi, Düşüncenin Sağlık ve Beden Üzerindeki Etkisi, Düşünce ve Amaç, Başarmada Düşünce Faktörü, Hayaller ve İdealler, Dinginlik gibi alt bölüm başlıkları açılmış. Her başlığı önce özetlemiştim ancak sizlerin de merak edip okuması kendinize göre yorumlar yapabilmesi için daha sonra bu fikrimden vazgeçtim. Ancak sizleri de fazla merakta bırakmak istemediğim için izninizle bu bölümler hakkındaki düşüncelerimi özetle aktarmak istiyorum.

Yazar kitabını “İnsan ne düşünüyorsa odur” aforizması ile açmış, insanın aslında düşüncelerinin toplamının onun karakterini oluşturduğunu savunmaktadır. Hatta insanın hayattaki tüm eylemlerinin aslında beyninde yetiştirdiği gizli düşünce tohumlarının sonucu olduğunu, asil bir karakterin doğru ve güzel düşüncelerle zayıf ve kötü bir karakterin ise sürekli beslenen sinsi düşüncelerin sonucu olduğunu iddia etmektedir.

Düşüncemizin sağlığımız ve bedenimiz üzerinde bir etkisinin olup olmadığını örneklerle tartışan yazar bedenimizin de aslında zihnimizin hizmetçisi olduğunu, kötü düşüncelerle eğitildiğinde hızla hastalıklara yakalanacağını güzel ve hoş düşüncelerle eğitilmesinde ise gençleşip hatta güzelleşeceğini iddia etmekte. Özellikle korku, endişe, şüphe ayrıca kin, kıskançlık, umutsuzluğun sağlığımızı nasıl tehdit ettiğini, hiçbir doktorun bedendeki hastalıkları yok etmede neşe veren düşünceler kadar etkili olmadığını söylemektedir.

Yazar kitabın ilerleyen bölümlerinde hayatlarında temel bir amacı olmayan insanların nelerin esiri olacağını bunun sonucu olarak nerelere sürükleneceklerini ve bu sürüklenmeye yakalanan insanların bu girdaptan nasıl çıkabileceğini hayattan örneklerle göstermeye çalışmıştır.

Başarı ile düşünce faktörünün birbirleriyle doğrudan bir ilişkisinin olup olmadığını diğer bölümde açıklamaya çalışan yazar, aslında insanın başardığı ya da başaramadığı her şeyin kendi düşüncelerinin sonucu olduğunu bunun sorumluluğunun tamamen kendisine ait olduğunun altını çizmektedir. İnsanın gerçekten nasıl özgür olabileceğini, başarısının aslında hangi şartlar sağlandığında elde edebileceğini, neleri feda ettiğinde hangi fedakarlıkları yaptığında hayalini kurduğu başarılara ulaşabileceğini açıklamaktadır.

Kitabın 2. Bölümü yazarın ilk eseri olan “Başarıya Giden Yol” çok ilginç bir başlıkla bizlere sunuluyor. “Kötülüğün Dersi” adlı bu kısımda insanın acıdan ve kötülükten kaçmasının mümkün olup olmadığı, kötülük bağlarından kurutulup kurtulamayacağı, sürekli mutluluk, kesin başarı ve sonsuz huzurun yoksa bir ütopyadan mı var olduğu sorularıyla okuyucuya sorgulamalar yaptırmaktadır. İnsanların sorularının çözümü için aslında en başta kötülüğün doğasını anlamamız gerektiğini iddia etmektedir. Nedir kötülük? Amacı nedir? Kaynağını nereden alır? Kötülüğün aslında düzeltici ve iyileştirici bir misyonu mu vardır? Neden başımıza kötü olaylar gelir?

Başımıza istemediğimiz olaylar gelmeden aslında bunları daha olmadan düşünsel boyutta önleyebileceğimizi biliyor muydunuz? Yazar “İstenmeyen Koşullardan Kurtulmanın Yolu” adlı bölümde bir şekilde iç dünyasını iyileştirmeye karar veren insanın arzu ettiğiniz dış dünyasındaki iyileştirilmiş koşulu da oluşturabileceğini iddia etmektedir. Hayata bakış açısını değiştirebilenlerin dış dünyalarının da ona göre şekillenebileceği, tutsak arzu, düşünce ve alışkanlıkların kendilerini köle etmesine izin vermeyenlerin ve kendilerini yenebilenlerin tüm zıt koşulları da yenebileceğini yine hayattan çok ilginç yaşanmış örneklerle açıklamaya çalışmıştır.

Kim sağlıklı, başarılı ve hayatta daha güçlü olmak istemez ki? Yazar “Sağlık, Başarı ve Gücün Sırrı” isimli bölümde bu sırlara erebilmenin aslında öyle düşünüldüğü gibi çok da zor olmadığını bu sırlara ulaşmak isteyenlerin hangi özelliklere sahip olması gerektiğini açıklamaktadır. Bu özelliklere nasıl sahip olunabileceği de itinayla açıklanmış. Ayrıca hemen sonra gelen “Sonsuz Mutluluğun Sırrı” ve “Zenginliğin Keşfi” bölümleri de bu bölümü desteklemiş bu sırlara ve keşiflere bir çok bilimsel bilgilere girmeden sadece yöntem ve önerilerle ulaşmanızı isteyen yazar okuyucuya gerçek ve sonsuz mutluluğun olup olmadığını, nasıl ulaşılabileceğini, aslında zenginliğin ne olduğunu da sorgulatmaktadır.

Asıl yazdığım özetin oldukça uzun olduğunu gördükten sonra hem sizleri sıkmamak hem de merakınızı taze tutabilmek için sadeleştirdiğim ve bazı bölümleri sır gibi vermediğim bu yazımda sizlere tavsiyem bu kitaba en yakın zamanda ulaşmanız ve beyninizin düşünce odalarının kilitlerini tek tek kırarak bilgi ve gerçeğin ışığının içeri girmesine izin vermenizdir.

Umarım keyifli bir yazı olmuştur.

Diğer yazılarda tekrar görüşebilmek dileğiyle kitapla, bilgiyle sevgiyle esenlikle kalın…

Dr. Öğr. Üyesi Özgün CAN