Sanırım altı yıl olmuştur, meşhur bir teknoloji marketinden kızıma Samsung’un alt düzey modellerinden bir telefon bakıyordum. Reyon görevlisi olduğunu sandığım, ancak başka bir firmanın satış elemanı olduğunu sonradan öğrendiğim bir görevli yanıma gelerek bakmakta olduğum cihazı kötüledikten sonra, pazara yeni giren bir Japon markası olarak tanıttığı markaya ait bir telefona göz atmamı istedi. Önerdiği telefon, Samsung’un en pahalı modeli ile hemen hemen aynı özelliklere sahip olmasına rağmen fiyatı bakmakta olduğum ucuz model ile aynı düzeydeydi. Önyargıyı bir kenara bırakıp denemekten zarar gelmeyeceğini düşünerek önerdiği telefonu satın almaya karar verdim. İlgili reyon görevlisi model yeni olduğu için bir ay içinde telefon kılıflarının da piyasaya çıkacağını söyleyerek numaramı bir kâğıda not alarak gelecek ay beni arama ve iki farklı renkte telefon kılıfı hediye edecekleri sözünü verdi.
Maalesef, aradan iki ay geçmesine rağmen arayan soran olmadı. Bu süre zarfında almış olduğum telefonun aslında e-kitap okuyucu markası olarak ülkemizde kurulan ve Çin’den getirilen parçalarla toplama telefon monte eden, Karadeniz merkezli yerli bir şirket tarafından üretildiğini öğrendim. Şirketin Antalya satış ve servis noktasını bulup durumu anlattığımda, satış elemanının vermiş olduğu sözün şirketi bağlamadığını, zaten o model için bir telefon kılıfı üretilmediğini ifade ettiler. Cihazı bir yıl bile kullanamadan telefonun bataryası aşırı ısınmadan şişti, cihazın kenarlardan ayrılmasına ve kullanılamaz bir hale gelmesine sebep oldu.
Gerek döviz kurlarındaki ciddi yükseliş gerekse ithal ürün tüketimini kısmaya yönelik tedbirler sebebiyle son zamanlarda ülkemizde çok sayıda yerli telefon markası üretilmeye başlandı. Öncelikle şunu üzülerek hatırlatayım. Yerli marka olarak adlandırılan bu ürünlerin hiçbirisi Türkçe bir isme bile sahip değil. Hedef pazar Türkiye olduğu halde markaların isimlerine baktığımızda Venüs, General Mobile, Casper, Exper, Reeder vb. olduklarını görüyoruz.
İkinci husus ise bu markaların yerli olmasını sağlayan tek sebebin ülkemizde montajlarının yapılmasıdır ki ürünlerin içlerinde tek bir yerli parça bile bulunmadığını zannediyorum. En azından tasarımı ülkemizde yapılan Venüs’ün web sitesine baktığımda ise en üst modellerinin bile fiyat dışında teknolojik olarak rekabet edebilir bir durumda olmadığı görülüyor.
iPhone kullanıcısı değilim ancak geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği reklam kampanyasında kullanılan ifadeleri gerçekten kayda değer bulmuştum. “Pahalı ancak değerini her zaman koruyan” bir telefon mesajı verilen bu reklamların iPhone kullanıcılarının psikolojilerini de özetlediğini düşünüyorum.
Müşteri memnuniyeti açısından küçük bir örnek vermek istiyorum. Şikayetvar sitesinde iPhone ile ilgili toplam 4,332 şikayet yer alırken, yerli markalardan sadece bir tanesi için gelen şikayet sayısı 3,911 olarak görünüyor.
iPhone gibi telefonları pahalı kılan ana unsur vergilerin yüksek olması. En ucuz iPhone 12 modelinin vergileri 11 bin lirayı bulurken, en pahalı iPhone 14’lerde vergiler 22 bin liraya kadar çıkıyor. Taksit yasağı gibi kısıtlamalar da eklenince lüks tüketime giren bu ürünlere rağbet azaltılıp tüketicilerin daha ucuza erişilebilen yerli montaj telefonlara yönlendirilmesi belki dış açığın kapatılabilmesindeki rolü açısından mantıklı bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Ancak, bu yaklaşımın uzun vadedeki sonuçları umarım ülkemizin teknoloji çöplüğüne dönmesine sebep olmaz.
Yerli telefon üreticileri tıpkı TOGG örneğinde olduğu gibi dünya ile rekabet edebilecek kalitede kendi modellerimizi üretmeye teşvik edilecekler mi, yoksa Çin’den getirilen ucuz parçalar monte edilerek bu ürünler harika ötesi cihazlar olarak tüketicilerimize sunulmaya devam mı edilecek? Cevabını ve yaygın etkilerini bizlere zaman gösterecek…