2040’a hazır mıyız?

Noah Hariri, ‘Sapiens’ adlı eserinde ilk çağlardan günümüze kadar insanoğlunun bencilce çevreye ve diğer canlılara nasıl ciddi zararlar verdiğini anlatır. Yaklaşık olarak yarım asırdır bu zararları en aza indirmeye çalışan girişimler yaşansa da, çevreye olan zararımız her geçen yıl artmaya devam ediyor.

Son zamanlarda ise liderler belki de son şansımız olan yeni bir girişim üzerinde uzlaşmış gibi görünüyor. Ülkeler arası uzlaşılan plan ise 2040 yılına kadar fosil yakıtlara veda etmek. Dünya çapında fosil yakıt ihtiyacının 2040 yılına kadar 400 milyon varile yaklaşacağı, o yüzden de 2030’a kadar ülkelerin fosil yakıt üretimini iki kat artıracağına ilişkin raporlar söz konusu iken fosil yakıtlara bu kadar kısa sürede nasıl veda edilebileceğini gerçekten merak ediyorum.

Bu konuda otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bazı büyük üreticilerin 2040’a kadar fosil yakıtlı araç üretmeyi durdurma konusunda taahhütleri olduğunu biliyoruz. Ancak, otomobil, kamyon, gemi, otobüs ve uçakların toplam küresel karbon emisyonunun sadece dörtte birinden sorumlu olduğu düşünüldüğünde, kalan dörtte üçlük kesimin bu süre içinde nasıl yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürülebileceği acaba planlanmış mıdır?

Küreselden yerele dönersek, ülkemizde şu anda yaklaşık 25 milyon aracın trafikte olduğunu biliyoruz. Trafiğe giren araç sayısı, trafikten çekilenlere oranla oldukça yüksek olması sebebiyle son 20 yılda trafikteki fosil yakıtlı araç sayısı 3 katın üzerinde artmış durumda. Takip eden 18 yılda trafiğe hiçbir fosil yakıtlı araç girmese bile her yıl en az 1 milyonun üzerinde aracın trafikten çekilmesi gerekiyor ki, 2040 yılında trafikte tek bir fosil yakıtlı araç kalmasın.

Elbette, en az bu oranda elektrikli aracın da trafiğe girmesi lazım ki ulaşım ihtiyacı aksamadan karşılanabilsin! Bu bağlamda düşündüğümüzde milli otomobilimiz TOGG’un zamanlamasının oldukça doğru olduğunu düşünebiliriz. Ancak tüm dünya ile aynı anda ülkemizde de elektrikli araç talebinde patlama yaşanacağı düşünüldüğünde, TOGG ve diğerlerinin bu talebi karşılayabilecek kapasitesi olacak mı, günümüzde yaşanan çip krizi, ya da önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel olan batarya veya magnezyum krizi gibi temel bileşenlere yönelik krizlerin piyasaları nasıl etkileyeceğini ise henüz bilemiyoruz.

TOGG sayesinde muhtemelen trafiğe çıkması planlanan elektrikli araçlar için gerek duyulan hızlı şarj istasyonlarının konumları ve sayıları planlanmıştır. Çünkü, batılı ülkelerin aksine ülkemizde toplumun çok küçük bir kesimi kendi şarj istasyonunu kurabilecek garajlı müstakil evlerde yaşıyor. Kaldı ki gelişmiş ülkelerdeki şarj istasyonlarının sayısı oldukça yüksek olduğu halde onların dahi yeterli olmadığını biliyoruz.

Ayrıca, 25 milyon aracın şu anda tükettiği fosil yakıt yerine ihtiyaç duyulacak olan elektrik enerjisinin ne kadar olduğu da hesaplanmış olması lazım ki o ihtiyacı karşılayacak düzeyde elektrik üretimi planlanabilsin! İhtiyaç duyulan elektriğin de temiz enerji olarak adlandırılan yöntemlerle elde edilmesi gerekiyor ki çevreye zarar vermesin. Bu noktada, en temiz elektrik üretim yönteminin bile aslında doğaya ne kadar zarar verebildiğine ilişkin yapılan araştırmalara yönelik geçmişte bazı paylaşımlarda bulunmuştum.

Uzun lafın kısası, belki de uzun zamandır ilk kez yeryüzünü kendi zararlarımızdan korumaya yönelik ciddi planlar ortaya koysak da, pratikte bu planların ne kadar başarılı olacağı sadece hükumetlerin değil küresel tedarik zincirlerinin de beklenti, performans ve gayretlerine bağlı.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA