Müzik terörü

Pandemi yasaklarının esnetildiği 21 Haziran 2021 tarihinde halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğlence mekânlarında müzik yayınının gece yarısına kadar yapılmasına müsaade edileceğini ifade ederken aşağıdaki cümleyi kullanmıştı:

“Müzikle ilgili sınırlamayı daha ileri bir saat olan 00:00’a çekiyoruz; kusura bakmayın kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok.” 

Cumhurbaşkanı esasen bu açıklaması ile müzikli mekânlara yönelik kısıtlama kararının pandemi sebebiyle değil, ses gürültüsünden şikayetçi olanların haklarına saygı duyulması gerektiği için alındığını net bir şekilde ifade ediyordu. Ancak bu kararı #KusuraBakıyoruz etiketi ile eleştiren bazı sosyal medya kullanıcıları, kısıtlamanın mekânlarda müzikli eğlencenin önünün kesmek için gerçekleştirildiğini iddia ediyordu. Bu düşünce ile 22 Haziran günü twit atan Fazıl Say da paylaştığı görsel ile pandemi bahanesiyle müziğin susturulmaya çalışıldığını iddia edenler arasındaydı.

Oysa ki, bir yıl önce, 4 Temmuz 2019 tarihinde Facebook’ta “Ege’de sessizlik devrimi” başlıklı bir paylaşım yapan Fazıl Say, gürültülü müzik yapan mekânlara karşı isyan bayrağı açtığını açıkça ifade etmişti!

Aynı Fazıl Say, geçtiğimiz hafta yaptığı bir paylaşımda, kendi konseri sırasında yüksek sesle müzik yapan mekânların gürültüsü yüzünden yaşadığı sıkıntıları anlatıp belediyeleri ve müzikli mekânları eleştirdi. Elbette, bunun sonucunda da, iki ay kadar önce #KusuraBakıyoruz etiketiyle paylaştığı twiti beğenen mekân sahipleri bu kez kendisini topa tutmaya başladı. Mekân sahiplerinden beklemediği bir eleştiri alan müzisyen, aşağıdaki uzunca paylaşımı yapma ihtiyacı hissetti:

“Mekan sahipleri tuhaf tuhaf yazıp çizmeye başlamış. Size “mekanınızı kapatın başka iş yapın” diyen yok kardeşim! Size “müzik seçiminiz” konusunda da bir şey diyen yok. Yeterki başkalarının hayatına tecavüz etme. Yap yalıtım sistemini, dışarı gitmesin ses, isteyen diskoya gelsin sabahlara kadar … Tüm dünyada bu böyle. Ben bu saat 12 kuralını da saçma buluyorum hatta destek verdim “müziğime dokunma” konusunda size destek oldum! Yeter ki siz insanları anlayın, ortalığı ses cehennemine çevirdiniz! Ne tür çalarsan çal kardeşim arabeskse arabesk. Sen bu desibelde opera çalıyor olsan ben yine aynı yazıyı yazacaktım, konu müzik seçimin değil, benim hayatıma sesi diretmen bu volümde, zorunlu kılıyorsun insanları buna hakkın yok kardeşim!!! Bak; ekmek parası diyorsun, o ilçede nice nice insan işinde gücünde sabah 6 da 7 de işine gidecekler, sen onları uyutmuyorsun. Akşamlarını zehir ediyorsun! Nice nice insan, uygar uygar evinde kitap okuyacak, birazcık caz dinleyecek belki, ya da meditasyon yapacak, senin gümbürtünden bunların hiç biri mümkün değil. Evin içine sen karar vermişsin açtığın desibelinle. Buna bi son ver artık kardeşim. Peşindeyiz! Hep de olacağım, ses mekanını aşamayana kadar!”

Umarım bu sektörden ekmek yiyenler de dahil, herkes en kısa zamanda yüksek desibelli müzik terörüne karşı sadece kendileri rahatsız oldukları zaman değil, her zaman samimi bir savaş vermeye başlar!

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA