Kripto çıkmazı

Uzunca bir süredir kriptocular ile anti-kriptocular arasındaki atışmaları izliyoruz. Bir taraf geleceğin adem-i merkeziyetçi kripto paralarda olduğunu savunurken, diğer taraf hukuki ve finansal açıdan hiçbir karşılığı olmayan bu dijital varlıklara yatırımın tehlikelerinden bahsediyor. Öncelikle konunun dijital çağın bir gereksinimi olan dijital para ile uzaktan ya da yakından bir ilişkisi olmadığını belirterek söze başlamak istiyorum. Çünkü, dijtal para dediğimiz kavram ülkelerin halihazırdaki fiziksel para birimlerinin dijitalleştirilmesi ile ilgili yasal gelişmeleri ihtiva ediyor.

Bitcoin başta olmak üzere kripto paralar ise geleneksel para birimlerinin aksine dijital olarak üretilen ve blokzinciri adı verilen birbirinden bağımsız bilgisayarların oluşturduğu ağlarda kayıt altında tutulan dijital varlıklardan oluşuyor. Bazıları tarafından kripto paraların merkez bankalarından ve finans sistemlerinden bağımsız oluşu bir avantaj olarak düşünülse de, esasen ülkemizde son günlerde peş peşe yaşanan ve bir zincirleme reaksiyon olarak muhtemelen yaşanmaya devam edecek olan krizler, kripto paralar açısından regülasyon ihtiyacının ve regülatörlerin varlığının önemini ortaya koyuyor.

Esasen, bu konuda fikir yürütmek için finans uzmanı olmaya da gerek yok. Gerek basında, gerekse sosyal ağlarda Bitcoin’i efsaneleştiren haberlerin ve bazı şirketlerin artık kripto para ile de alışverişe olanak tanıyacaklarına ilişkin açıklamalarının yanı sıra Elon Musk’ın sadece Bitcoin değil, Dodgecoin gibi daha önce adını bile duymadığımız kripto paralara yönelik manipülatif paylaşımları son dönemde kripto piyasalarına olan ilgiyi giderek arttırdı. Bunun sonucunda da kripto işlem borsası olarak adlandırılan piyasalara giren para miktarı artarak bu para birimlerinin değerlerinin astronomik rakamlara ulaşmasına sebep oldu.

Bu durumdan endişelenenler ise sadece anti-kriptocu finans uzmanları değildi elbet. Ülkemiz ve Çin başta olmak üzere pek çok ülkede kripto paralara yönelik düzenlemeler için geç de olsa düğmeye basıldı. Örneğin, ülkemizde geçen hafta bu paralarla ödemelerin yapılamayacağına yönelik alınan karar, küresel düzeyde kripto işlem borsalarında ciddi likide dönüşüne ve bunun sonucunda da kripto paraların değerlerinde düşüşe sebep oldu. Türkiye’nin kripto varlıklara yatırımlarda Avrupa 1., dünyada ise 4. olduğunu da bu vesile ile öğrenmiş olduk.

Ayrıca, Merkez Bankası tarafından önümüzdeki iki hafta içerisinde bugüne kadar başıboş bırakılan kripto işlem piyasalarına çeki düzen verileceğinin sinyalleri de verilerek yatırımcılar uyarıldı. Çünkü, bahis siteleri başta olmak üzere uyuşturucudan teröre kadar pek çok illegal aktivitenin bu para birimleri ile finanse edildiği artık herkes tarafından biliniyor.

Yatırımcıların ise mağrudiyet durumunda sığınacağı tek liman yine devlet olduğu düşünüldüğünde bu düzenlemeler için geç bile kaldığını söyleyebiliriz. Anti-kirptocuların da öngördüğü üzere, mağduriyetler zaten başladı bile. Geçtiğimiz hafta içerisinde yatırımcısını mağdur eden iki yerli kripto yatırım şirketinin ardından bu köşeyi kaleme aldığım saatlerde bir başka şirket daha faaliyetlerini sınırladığını açıkladı. Yukarıda da değindiğim üzere, bu konuda gelecek olan düzenlemeler yatırımcıların da yasal olarak hak ve sorumluluklarının belirlenmesi açısından önem arz ediyor.

1980’lerden beri banker skandalları, devlet güvencesi dışında yatırımcıları mağdur eden banka ve finans kuruluşlarından kaynaklı yaşananlar, saadet zincirleri ve son olarak da sanal çiftlikzedelerin yaşadıklarından ders çıkarmadan kısa zamanda kolay yoldan zengin olmak hayalleri ile kripto piyasalara giren pek çok yatırımcının zarar etmesi bir tesadüf olamaz. Burada üzücü olan şey ise geçtiğimiz hafta yaşanan intihar vakasının ve bezerleri ile önümüzdeki günlerde gazetelerin üçüncü sayfalarında sık sık karşılaşma ihtimalimiz. O yüzden de, yukarıda dediğim gibi bu konuda regülasyonlara bir an önce ihtiyacımız var.

Bu noktada asıl ironiyi ise hiçbir devlet güvencesi olmayan kripto işlem borsalarına para yatırıp geçtiğimiz aylarda astronomik düzeyde kazanç elde ettikleri halde bu gelirin vergilendirilmesi hususunda üç maymunu oynayan yatırımcıların dolandırıldıklarını hissettikleri anda “Paramı istiyorum, nerede bu devlet!” diye çığlıklar atması oluşturuyor…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA