Aptal Kutusu 2.0

Adı nedir, tam olarak kaç yaşındadır bilmiyorum. Tek bildiğim şey, her sabah ekmek almaya giderken küçük bir atölyenin kapısında önünde, elinde sigara ve çayıyla oturuyor olması. Her gün aynı saatte dizinin üzerine yerleştirdiği önceki günün gazetesindeki bulmacaları çözmeye çalışırdı eskiden.

Pandemi sürecinde atölye kapısında en az altı ayını bu şekilde geçiren 60’lı yaşlardaki atölye bekçisi geçtiğimiz günlerde bir cep telefonu sahibi oldu. Sahibi oldu diyorum, çünkü öncesinde hiçbir zaman elinde bir telefon görmemiş olmama rağmen, o günden sonra her sabah telefonda birileriyle sohbet ettiğine şahit olmaya başladım.

Sonra ne olduysa sosyal medya ile tanıştı bekçi amcamız. Hikâye burada bitiyor, çünkü sonrasında gözlemleyecek bir şey kalmadı. Tıpkı fabrikada rutin bir görevi sürekli tekrar eden bir işçi gibi her seferinde parmağını ekranda yukarı doğru kaydırarak takip ettiği kişilerin paylaşımlarını incelerken görüyordum artık onu…

 1950’lerin başlarında sıcaklığın 47 dereceyi bulduğu Arizona’daki Yuma Test İstasyonu’nda Amerikan ordusu tarafından bir deney gerçekleştirilir. Amaç, çöl sıcaklarının savaş esnasında piyade birliklerinin zihin ve bedenleri üzerindeki etkilerini öğrenmektir. İstasyonda, dayanılmaz düzeydeki nem ve sıcaklığın erkekler üzerinde yarattığı stres ve zorlanma ‘idiot box’ yani aptal kutusu adı verilen bir koşu bandı yardımıyla ölçülecektir. Bu koşu bandı tıpkı hamster kafeslerine yerleştirilen tekerlek şeklindeki sürekli dönen koşu bantlarında olduğu gibi askerlerin hiçbir hedefe ulaşmadan sürekli koşmalarını sağlamaktadır. Onsekiz deneğin bu koşu bantlarında 50 dereceye yakın bir sıcaklık altında uzunca bir süre koşmaları istendikten sonra dışarı çıkmaları istenerek tempolu yürüyüş talimi ve taktik problemler gibi etkinliklerde başarılı olup olmadıkları ölçülür. Takip eden yıllarda ise savaş uçaklarını kullanacak olan askerlerin eğitimi için geliştirilen uçuş simülatörleri ‘idiot box’ adı ile anılmaya başlanıldığı için ‘aptal kutusu’ ifadesinin ilk kez askeri eğitim uygulamalarında kullanılan bir jargon olduğu kabul ediliyor.

1950’lerin ikinci yarısında çocukların koltuktan kalkmadan günün önemli bir kısmını televizyon karşısında geçirmeleri ebeveynleri çileden çıkarmış, bu konu defalarca Senato gündemine taşınmış, televizyonun çocukların gelişimini olumsuz etkilediğine dair çok sayıda haber ve araştırma yayınlanmaya başlamıştır. O yıllarda çocukları en çok sinirlendiren ifade ise ebeveynlerinin bu sebepten ötürü televizyonu ‘aptal kutusu’ olarak adlandırmalarıdır.

Popüler sözlüklerden olan Collins Dictionary’de televizyon kelimesinin yaygın olarak kullanılan iki argo karşılığından birisi eski tüplü televizyonlardan esinlenerek kullanılan ‘the tube’ diğeri ise ‘idiot box’tır. Ülkemizde de ‘aptal kutusu’ kavramı geçmişte sıklıkla kullanılırdı. Günümüzde bu kavramı çok duymasak da televizyonun insanı aptallaştırdığını savunanlar tarafından kullanılmaya devam edildiğini biliyoruz.

Önceki gün bekçi amcanın yanından geçerken telefona bakarak ‘aptal kutusu 2.0’ diye mırıldandım kendi kendime. Cep telefonlarının çağımızın yeni aptal kutusu olduğunu bana fark ettirdiği için o amcaya ne kadar teşekkür etsem azdır!

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA