Akılsız maneviyat olur mu?

Allah, insanı akıl eden ve hisseden bir varlık olarak yaratmıştır. Akıl ve kalp, insan varlığının iki asli temelidir. İnsanı akılla ve kalple donatan Allah, insanı en güzel şekilde (ahsen-i takvim) şekilde yaratmıştır. Aklın veya kalbin ihmali, en güzel şekilde yaratılan insanın hayatında krizlere ve kaosa neden olmaktadır. İnsan, aklıyla ve kalbiyle birlikte ahlaka, adalete ve maneviyata dayalı bir hayat yaşama sorumluluğunu taşımaktadır. Akıl ve kalbin birbirinden kopartılması, insanı sonu gelmez sapkınlıklara ve bataklıklara yöneltmektedir.

Akıl ve kalbi birlikte tecrübe ettiği zaman insan, varoluşunun en yüksek derecelerini gerçekleştirmektedir. İnsanın en güzel şekilde yaratıldığı düzey olan ahsen-i takvim seviyesi, ancak akıl ve kalp ışığında hayat yaşandığında korunabilmektedir. İnsanın kalbi akıldan soyutlaması, en güzel şekilde yaratılan varoluş seviyesinde bozulmalara, çürümelere ve yozlaşmalara neden olmaktadır. Kur’an, insanın en güzel şekilde yaratıldığı yaratılış seviyesinde meydana gelen bozulmaları ve yozlaşmaları, aşağıların aşağısına indirilme olmak ifade etmektedir. İnsan akıldan, özgürlükten ve düşünmeden uzaklaştığı zaman maneviyat adı altında bataklıklara savrulmaktadır. Aşağıların aşağısına düşmemek, sapmamak ve batmamak için insanın sürekli olarak düşünmesi, idrak etmesi, tefekkür ve tedebbür etmesi gerekmektedir.

Akıl ve kalbi mühürlenen kişiler, Allah’a, insana ve canlılara hasım olmaktadırlar. Akıl ve kalbi mühürlenen kişiler, Allah’ı, insanı ve bütün canlıları kendi heva ve heveslerinin tatmin araçları seviyesine düşürmektedirler. Kişinin Allah adına insanı kullanması, tabiatı yağmalaması, diğer canlılara zulmetmesi, aşağıların aşağısı olarak ifade edilen seviyeye düşmek demektir. İnsanların akıllarını körelterek onların kalplerinin mühürlenmesine neden olanlar, Kur’an’ın ifadesiyle gerçekten zalim, cahil ve gafil olanlardır. Maneviyatta zulmün, cehaletin ve gafletin yeri yoktur.

Maneviyat, fanteziler aleminde dolaşmak değildir. Maneviyat hiçbir şekilde aklı önemsizleştirmek ve inkar etmek hiç değildir. Maneviyat, zulümden, cehaletten ve gafletten arınmak demektir. Zulmün yerine adaletin, cehalet yerine hikmetin, gaflet yerine idrakin ikame edilmesi, içi dolu bir maneviyat durumunun gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. İnsanın zulümden, cehaletten ve gafletten korunması için Allah, insanı akılla donatmıştır. İnsanın olgunluğu ve gelişmişliği, aklını verimli, yapıcı ve yaratıcı bir şekilde kullanmasında ortaya çıkmaktadır.

İnsan aklını kullandığında hem kendisini, hem Rabbi’ni bilmektedir. İnsanın hem kendisini hem Rabb’ini bilme düzeyine ulaşması, sahici anlamda marifet ve maneviyat tecrübesi demektir. Kendini ve Rabb’ini bilme yolunda gelişen kişiler, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktadırlar. Allah’ın ahlakıyla ahlaklanan bireylerin hayatlarında şefkat, nezaket, merhamet, adalet, ilim, cömertlik gibi yüksek erdemler ortaya çıkmaktadır. Maneviyat, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak demektir.

Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmanın dışında amaç güden her türlü yol materyalizmdir, sapkınlıktır ve bataklıktır. İnsanın aklı ve kalbi zulmet denilen kirlerle, paslarla ve pisliklerle yozlaşıp çürüdüğü zaman insanın varoluşunun derinliklerinde ve merkezinde sarsıcı krizler ve yozlaşmalar meydana gelmektedir. Zulmet, kişinin Allah’ın ahlakından uzaklaşmasını ve yabancılaşmasını ifade eden her türlü yozlaşma ve çürüme durumudur. Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmanın amaç olmaktan çıkarılması halinde ulaşılan zulmet halinde insan kişiliğini kibir, hırs, şöhret, servet, şehvet, kıskançlık, hakimiyet gibi kötülükler kaplamaktadır. Servet, şehvet, hakimiyet, kıskançlık, kin ve düşmanlık gibi durumlar Allah’ın ahlak modeliyle bağdaşmayan akıl, kalp ve maneviyatın inkar edildiği zulmet düzeyi anlamına gelmektedir.

Yozlaşmış bir maneviyat, insanın aklını, kalbini ve hayatını bir bütün olarak bozmaktadır. Dinin, ahlakın ve aklın bozulmaması, maneviyatın zulmete dönüşmemesi için aklın ve kalbin birlikteliği mutlaka korunmalıdır. Ahlak-din-akıl bütünlüğünü ifade eden Rahmet Peygamberi’nin şu mesajını sahih anlamda idrak etmeye ihtiyaç vardır: “Kişinin iyiliği, dinidir; insaniyeti aklıdır; şerefi (ise, güzel) ahlâkıdır.”

Prof. Dr. Bilal SAMBUR