WOKİNG CAMİİ’NDE ŞEKER BAYRAMI

WOKİNG CAMİİ’NDE ŞEKER BAYRAMI [1]

Sad.: Âdem EFE [2]

Londra’dan Vakit Gazetesi’ne yazılıyor:

Bugün sabahleyin Bayram namazını Londra’dan trenle bir saat mesafede olan Woking Camii’nde kılmak üzere birçoklarıyla beraber yola çıktık. Tren fesli, sarıklı ve Hintlilere mahsus serpuşlu zevat ile o kadar dolu idi ki Londra’nın sıkletinin üzerimden düştüğünü hissettim ve kendimi doğuda zannettim.

Senenin en büyük bayramını tebrik etmek ve İslâmiyet’teki birliği göstermek için Türk, İranlı, Hintli ve Afganlı camide toplanmakta idiler. Cami her vakit ki gibi cemaati ve seyircileri içine alamayacağından çimen üzerine halıları serilmiş ve etrafına sandalyeler dizilmişti. İmam Kemaleddin Efendi peyderpey gelmekte olan Müslümanlara hoş geldiniz demekte idi. İmam Kemaleddin Efendi pek âlim ve faziletli bir zattır ve İngilizceyi gayet güzel konuşur. Gelenler isimlerini özel bir deftere kaydetmekte idiler. Cemaat arasında İstanbul Hükümeti Temsilcisi Mustafa Reşid Paşa, oğlu ve Birinci Kâtip Şefik Bey bulunuyor. Şefik Bey, mükemmel İngilizce ve Fransızca konuşur. Almanca ve İtalyanca da bildiğini işittim. Fakat ben bu lisanları bilmediğimden bu husustaki malumatının derecesini bilmiyorum.

Afgan Temsilcisi Serdar Abdulhâdi Han Hazretleri de hazır bulunuyorlardı. Onunla azıcık Türkçe konuştum. Fakat bilahare İngilizcesinin pekiyi olduğunu keşfettim. Lord Hedel vesâir İngiliz İslâmları tabiatıyla cemaat arasında bulunuyorlardı. Bunlardan başka daha birçok zevat da mevcut idi. Fakat birer birer isimlerini kaydetmek büyük bir defter oluşturur. Müezzinin ezanı okuması üzerine namaza başlandı.

Cemaat arasında altı kadar İngiliz İslâm hanımları bulunuyordu. Bu hanımların parlak elbiseleri ve ilkbahar serpuşları ile namaz kıldıklarını görmek pek garip idi. Zevcem camiye gitmek üzer hazırlandığı halde son dakikada bir mani zuhur ettiğinden gidemediği için İslâm hanımları arasında hiçbir çarşaflı yoktu. Yalnız bir tane olsun çarşaflısını görmek istiyordum. Çarşaftan maksadım bugün ürk hanımları tarafından İstanbul’da kullanılan ve çarşaftan çok şapkaya benzemeğe başlayan çarşaf değildir. Eğer Türk hanımları eski çarşafın ve peçenin kadınlara ne kadar yakıştığını bilmiş olsalar; onu terk etmeğe veyahut ta çarşaftan başka şeylere benzetmeğe teşebbüs etmezler.

Parlak kumaş altında yeşil çimen üzerindeki manzara pek etkileyici idi. İmam Efendi’nin faydalı vaazını büyük bir dikkatle dinledik. İmam Efendi vaazında özetle, din ile fennin bir olduğunu söyledi ve dinin Cenâb-ı Hakk’ın doksan dokuz isimlerinde var olduğunu ve yüksek fikirleri taklit etmekten ibaret olduğunu bildirdi. Bu yüceliklere hakiki bir şekilde ve ona uygun hareket etmeyip sadece şekliyle uygulamanın bir ikiyüzlülük olduğunu söyledi.

İslâmlara mahsus olan misafirperverliğe uygun olarak namazdan sonra açık havada bütün cemaate öğle yemeği ziyafeti verildi. Yemek çimene konulan uzun masalar üzerinde yenildi. Yemekten sonra umum dostlarımıza “Bayramınız mübarek olsun” temennisinde bulunduktan sonra Kurban Bayramı’nda tekrar toplanmak üzere Londra’ya dönmek için trene bindik.

Yarın Afgan elçisi ile mülakat etmek üzere ondan söz aldım. Gelecek mektubumda bu mülakattan bahsedeceğim.

[1] Bu yazı, Sebilürreşad Dergisi, C. 20, S. 506, 24 Haziran 1338/28 Şevval 1340/24 Haziran 1922 tarih ve s. 143-144’te Osmanlı Türkçesi’yle yayınlanan bir mektubi yazının sadeleştirilmesinden müteşekkildir (Yhn).

[2] Prof. Dr.: Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF ÖÜ.; e-posta: ademefe @sdu.edu.tr