Akdeniz Hakkında Eski Bir Türk Eseri: BAHRİYYE

İLİM HAREKETLERİ

Akdeniz Hakkında Eski Bir Türk Eseri: BAHRİYYE [1]

Köprülüzâde Mehmet Fuat

Yayına Haz.: Âdem EFE [2]

(Müellifi: Pîrî Reis, Nâşiri ve Mütercimi: Paul Ernest Kahle; Türkçe Metni ve Almanca Tercümesi-Birinci Cilt, İki Cüz,-Berlin ve Leibzig 1926, Tâbıı: Walter Dugrutier ?; Metnin Fiyatı 45 Mark; Mütercem Kısmın Fiyatı 12 Mark)

Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul fethinden sonra yavaş yavaş bir kuvve-i bahriyye sahibi olmağa çalışmıştı. Avrupa’nın şark-ı cenubisinde kuvvetle yerleştikten sonra Avrupa siyaset-i umûmiyesinde daha müessir olabilmek ve bilhassa adalar ve denizde hâkimiyetini muhâfaza etmek için artık bu bir zarûret halini alıyordu. Selçukiler ve muahharen Aydınoğulları devrinden başlayarak denizciliğe bigâne kalmayan, hatta Aydınoğlu Gazi Umur Bey gibi maruf kahraman yetiştiren Anadolu Türkleri için Akdeniz yabancı bir saha değildi. Dokuzuncu asırda Kemal Reis Türk denizcilerinin Akdeniz’de başlayan faaliyetleri muahharan inkişâf etmiş, Osmanlı İmparatorluğu Kanûnî devrinde Avrupa’nın en kuvvetli bahrî devletlerinden biri ve belki birincisi mevkiini almıştı. Yavuz’un Mısır ve İran galibiyetlerinden sonra yani şark işlerinin tesviyeye müteakip en büyük arzusu, Avrupa’nın vâsi’ mekâyiste fütûhata başlamaktı; o bunun, her şeyden evvel bir donanmaya ihtiyaç olduğu kanâatinde bulunuyordu. Âsıfnâme müellifi, Yavuz’un yalnız şark siyasetini takip ettiğini iddia eden tarihçilerin ne kadar aldandığını gösteriyor.

Kanûnî devrindeki büyük deniz harplerinden evvel, Türk denizcilerinin faaliyeti sayesinde Akdeniz hakkında elde edilen coğrâfî malûmâtı Kemal Reis’in hemşirezâdesi Pîrî Reis güzel haritalarla birlikte -927 senesinde yazdığı-Bahriyye nâm eserinde toplamış ve tanzim etmiştir. Bu eserden çok istifâde etmiş olan Kâtip Çelebi’nin verdiği malûmâta göre, Akdeniz’in namlı reislerinden olan Pîrî Reis muahharan Mısır kaptanı olup Bahr-i Muhit-i Hindî seferlerinde hizmet etmiş ve nihayet 962’de Basra Valisi’nin Kubâd Paşa’nın zulüm ve siâyetiyle Mısır’da idam olunmuştu. Bu Kubâd Paşa-Âli’nin Künhu’l-Ahbâr’ında (gayr-i matbû’ kısım) ve ondan naklen Peçevî’de (C. 1, s. 35) yazdığı veçhile-Ramazanoğulları’ndan Pîrî Paşa’nın lieb kardeşi olup ibtidâ ‘kadınların idamı’ usûlünü ihdâs etmiş, haşin, kaba, cahil bir adamdı; hatta büyük şair Bâkî, Paşa 963’te Halep Valisi iken ona ‘Helâl’ redifli meşhur kasidesini takdim etmişse de, hiçbir taltif görmemişti. Kâtip Çelebi, Cihannümâ’sında bu eserin biri büyük diğeri küçük iki nüshasını gördüğünü, mufassal nüshada gençliğe müteallik nazmlar ve bazı fazla tafsilât bulunduğunu söyledikten sonra gerek nazmının gerek nesrinin kaba saba gemici lisanı üzere olduğunu itiraftan da çekinmez. Filhakika eserin tarz-ı ifadesi musanna’ ve münşiyâne değil, mevzuuyla mütenasip bir surette sâde, basit ve oldukça dürüsttür. Yine aynı müellif Tuhfetu’l-Kibâr’ında “Akdeniz’e ait bundan başka Türkçe kitap bulunmadığı cihetle ekserî deryada gezenlerin buna müracaat ettiklerini” söyleyerek Bahriyye’nin ilmî ehemmiyetini itiraf etmektedir.

Pîrî Reis, kitabının mukaddimesinde, bu mevzûa dâir hiçbir eser mevcut olmadığını ve kendisinin Kemal Reis’le birlikte gezdiği esnada Akdeniz’in her tarafını ayne’l-yakîn tetebbu’ eylediğini söyleyerek eserinin ehemmiyetini anlatıyor. Franz Taeschner’in (1888-1967),

“Osmanlılarda Coğrafya” unvanlı makalesinde, Pîrî Reis’in İtalyan haritalarından istifade ettiğini ve mamafih o haritaların meydanda bulunmadığını söyler ki, bu takdirde Bahriyye’nin kıymeti tenâkus değil tezâyüt etmiş sayılabilir. Epey zamandan beri Avrupa ilim âleminin nazar-ı dikkatini celbeden Avrupa kütüphanelerinde muhtelif nüshalarına tesadüf olunan bu eserden ibtidâ Herzog isminde bir Alman âlimi “1520 senesinde “Adalar Denizi Hakkında Türkçe Bir Eser” unvanlı makalesinde epey etraflı surette bahsetmiş, muahharan Zahav ? eserin Sicilya’ya ve Brohammer ? de Kıbrıs’a ait kısımlarını tercüme ve neşretmişlerdir. Yine Herzog ? İstanbul’daki nüshalar hakkında da malûmât vermiştir.

Bonn Daru’l-Fünûnu elsine-i şarkiye müderrisi Profesör Paul Ernest Kahle’nin uzun müddetten beri bu eserle meşgul olduğunu Taeshcner’in yukarıda zikrettiğimiz makalesinden öğrenmiştik. Âhiren muhterem nâşiri tarafından ihdâ edilen iki cilt, mûmâileyhin bu büyük ve mühim teşebbbüse kemal-i muvaffakiyetle başladığını gösterdi. Türk coğrafyacılığının en muhalled ve en orijinal mahsullerinden biri olan bu eseri neşretmekle Profesör Kahle yalnız ilim âleminin takdiratına değil, aynı zamanda Türklerin hararetli teşekkürlerine de istihkak kesbetmiş oluyor. Filhakika bu, uzun mesaiye müftekir, yorucu bir şeydir: Bir taraftan Bahriyye’nin Bologna’daki nüshasını aynen neşretmek, diğer taraftan onu-sâir nüshalarla mukâbele suretiyle-tercüme, tahşiye ve izah eylemek kolay bir iş değildir. Metni ve ayrıca tercümesi neşredilen kısım (1-28) bâbı ihtiva ediyor; halbuki eserin heyet-i mecmûası 130 bâbdan mürekkeptir, diğer kısımlar tercümenin baş tarafında Pîrî Reis’e ve Bahriyye’ye ait uzun ve pek etraflı bir kısım mevcuttur ki, cidden kıymetli tedkikat mahsulü olan bu parça, Türk coğrafyacılığının şimdiye kadar adeta meçhul kalan perdesini mükemmelen tenvîr etmektedir. Bahriyye’nin Avrupa ve İstanbul’daki muhtelif nüshaları hakkında verilen mükemmel malûmâta ilaveten İstanbul Daru’l-Fünûnu Kütüphanesi yazmaları arasında bulunan bir nüshanın da bilhassa haritaları itibarıyla şâyân-ı dikkat olduğunu söylemek isterim. Foça-İzmir hakkında mukaddemâ bu nüshadan istinsah etmiş olduğum kısmı, matbu nüsha ile mukâyese ettim; metin itibarıyla arada şâyân-ı dikkat bir fark yok gibidir. Metnin tab’ındaki nefaset ve itinadan dolayı kitabın tâbıı olan Walter Dugrutier müessesi de iftihar edebilir. Bu mühim ve ehemmiyeti nispetinde ağır işin bir an evvel ikmâlini temenni ederken, Bonn Daru’l-Fünûnu’nun âlim gayyûr müderrisinin bu muvaffâkiyetinden dolayı hararetle tebrik ederim.

 

SÖZLÜK

  • ayne’l-yakîn: gözüyle görmüş gibi.
  • Bahr-i Muhit-i Hindi: Hint Okyanusu.
  • ekserî :çoğu kez.
  • elsine-i şarkiye: doğu dilleri.
  • filhakika: gerçekte.
  • gayr-i matbû’: basılmamış.
  • gayyûr: çok gayretli.
  • heyet-i mecmua: tüm.
  • ibtidâ: ilkin.
  • ikmâl: tamamlanma.
  • istihkâk: hak etme, layık olma.
  • istinsah: çoğaltma.
  • kuvve-i bahriyye: deniz kuvveti.
  • lieb kardeş: baba bir kardeş.
  • mekâyis: ölçüler, ölçekler.
  • muahharan: daha sonra.

 

  • muhalled: kalıcı.
  • mukâbele: karşılaştırma.
  • mukaddemâ: bundan önce.
  • musanna’: sanatkâr elinden çıkmış, sanatlı.
  • müftekir: …e bağlı
  • münşiyâne: Kâtiplere yaraşır halde.
  • mütercem: tercüme edilmiş.
  • nâşir: yayıncı.
  • siâyet: dedikodu.
  • tab’: baskı.
  • tâbiı: tab eden, basan.
  • tenâkus: eksilme.
  • tetebbu’: araştırma, inceleme.
  • tenvîr: aydınlatma.
  • tezâyüt: artma, çoğalma.
  • vâsi’: geniş.

 

 

[1] Bu çeviri-yazı, Mehmet Fuat Köprülü’nün Hayat Mecmûası, C. 1, S. 14, 24 Şubat 1927 tarihli nüshasının, s. 2-3’te Osmanlı Türkçesiyle yayınlanan makalesinin günümüz harflerine aktarılması suretiyle hazırlanmıştır. Batılı bazı özel isimlerin Osmanlı Türkçesiyle yazımında doğal olarak farklılık olacağından dolayı metinde geçen Zahav, Herzog vb. vb. gibi isimleri günümüz harflerine aktarırken bu isimlerin hemen sonuna ? işaretini koymayı ihmal etmedik, (Yhn).

[2] Prof. Dr.; Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi; ademefe@sdu.edu.tr