Küresel kriz: Korona

Dünya’da şu ana kadar yaşanan en büyük salgının 1918 yılında ortaya çıkan, dünya nüfusunun neredeyse üçte birine bulaşan ve 50 milyon insanın öldüğü “İspanyol Gribi” olduğu belirtilmektedir. Bugün ise dünyamız Çin’den yayılan “Korona virüs” (Kovid-19) kaynaklı büyük bir salgınla karşı karşıyayız. Bu virüsün en önemli özelliği insandan insana çok hızlı bir şekilde bulaşma özelliğinin olması ve yayılması olarak kabul ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü bu salgını pandemi olarak kabul ediyor. Çünkü, 2019 yılının son günlerindeki ilk vakalardan bugüne kadar 580 bin civarında insana bulaşmış ve 26 bin civarında insan hayatını kaybetmiş durumda. Aslında dünya Korona virüs kaynaklı bugüne kadar karşılaşmış olduğu en büyük krizlerinden birini yaşamakta ve bu kriz küresel bir krize dönüşmüş durumda.

1980’lerden itibaren bilgi ve iletişim teknolojilerinin çok hızlı gelişmesiyle birlikte ticari sınırların ortadan kalkıp ulusal ekonomilerin gittikçe daha fazla birbirine bağımlı hale gelerek bütünleştiği küresel bir dünyada yaşıyoruz. Fakat virüs küresel dünyayı öyle bir sarstı ki; neredeyse küresel sistemi çökertme aşamasına getirdi. Nihayetinde de ekonomik, sağlık, sosya-kültürel ve diğer birçok alanda olumsuz etkilerini göstermeye başladı. Uluslararası seyahatler yasaklandı. Birçok şirketin üretimi ve tedariği durdu.  Dünyanın her tarafında sokağa çıkma yasakları başladı. Ülkelerdeki sosyal hayat durma noktasına geldi.

Dünyanın süper gücü Amerika bile 100 bini bulan hasta sayısı ile salgının merkez üstlerinden biri haline geldi. Amerikalılar mermi ve tuvalet kâğıdı stoklamaya başladı. Üzerinde güneş batmayan imparatorluk İngiltere’nin Başbakanı Boris Johnson ve Prens Charles Korona’ya yakalandı. İtalya başta olmak üzere bazı ülkelerin sağlık sitemleri çöktü. Aralarında Birlik olan Avrupa ülkeleri (yani AB) İtalya’nın acil yardım çağrılarına cevap bile vermediler ve bir anda birlik olduklarını unuttular.

İspanya özel hastaneleri kamu hastanelerine çevirme kararı aldı. Uluslararası her türlü organizasyonlar, rezervasyonlar iptal edildi. Örgün öğretim durdu. Uzaktan eğitime geçildi. Kısacası birçok zorunlu ve radikal değişimler yaşandı. Ülkeler kendi güçleri ölçüsünde çeşitli ekonomik önlemler almaya başladılar. Video konferans sistemi ile bir araya gelen G-20 ülkelerinin liderleri Korona virüs krizini atlatmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını ve piyasaların resesyona girmemesi için küresel ekonomiye 5 trilyon dolar enjekte edeceklerini açıkladılar.

Görüldüğü üzere bugünün dünyasının en önemli kavramı hız iken hayat aniden yavaşladı. Herkes kendi kabuğuna, iç dünyasına çekilmek ve kendini bir anda izole etmek zorunda kaldı. İnsanların yaşam biçimi değişmeye başlarken, kutsal mekanlar da bomboş kaldı. Hayat çok hızlı bir şekilde giderken ve birçok şeylerin farkına varılmazken sanki gizli bir el buna dur der gibi, her şey bir an değişti. Evde kalarak sanki eski alışkanlıklarımızı tekrar hatırladık. Makarna yapmasını bilmeyen nesil evde ekmek yapmaya başladı. Yeni almış olduğumuz bir ayakkabının ya da bir eşyanın önemi kalmadı. Virüs zengin fakir ayırt etmiyor, sosyal sınıf tanımıyor, herkese bulaşıyor. Hatta Avrupa’ya yayılması İtalya’nın en zengin bölgesi ve çeşitli markların üretim üssü olan Lombardiya’da ucuz işgücü olarak çalıştırılan Çinlilerin yılbaşı tatili dönüşü virüsü getirmesi ile başladı. Sanki fabrika ayarlarımıza geri dönüyoruz. Dünyaya yeni bir format atılıyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak anlaşılan. O zaman hazır evlerde izole olmuşken her birey bu durumdan kendi dersini çıkartmalı.

Türkiye’nin ise krizin ilk sinyallerini almaya başlamasından itibaren en önemli hamlesi bilim kurulunu oluşturması ve bilime dayalı olarak kriz yönetimini yönlendirmesidir. Devlette bilim kurulu tavsiyeleri neticesinde aşama aşama tedbirler uygulamaktadır. Buradaki en önemli şey sağlık sisteminin sorunsuz çalışmasını sağlamak, kamu düzenini devam ettirmek, üretim ve tedarik zincirini sürdürmektir. Hiçbir krizin ilelebet sürmeyeceğini de unutmamak gerek. Olağanüstü bu durumu en az hasarla atlatmak için birlik ve beraberlik içinde olmalı, alınan önlemlere uymalı, herkes kendi ölçüsünde sosyal ve ekonomik dayanışmayı sağlamalı, bilgi kirliliğine aldırış etmemeli ve sosyal izolasyon içinde psikolojimiz yüksek tutmalı ve paniğe kapılmamalıyız. Önce tedbirimizi alacağız, sonra tevekkül ve dua edeceğiz.

Hoşçakalın, sağlıkla kalın, evde kalın.

Sevgi ve Saygılarımla.

Prof. Dr. İsa İPÇİOĞLU