Sürdürülebilir dostluklar

Belki de dünyada bir gün bile daha fazla var olma isteği, insanoğlunun sürekli yeniliklerine yenilik katmasının ya da üst düzey teknoloji odaklılığının gizli sebeplerinden biri olabilir. Bu var olma çabası takdir edilesi bir noktaya varmaktadır. Öyle ki, sağlıkta yaşanan gelişmeler tüm insanlığın refahını sağlayacak sonuçlar meydana getirmektedir. Ya da teknolojinin yalnızca saatler içerisinde bile değişebilmesine neden olacak dehaların var olmasından yine tüm insanlık aynı oranda ve eş zamanlı olmasa da yararlanabilmektedir.

İçinde bulunduğumuz, bu çoğunlukla pozitif manada ifade etmek gerekirse, kazan- kazan yüzyılında kimileri nimetlerine odaklanmayı, kimileri yalnızca olumlu sonuçlarını değerlendirmeyi, kimileri ise yalnızca olumsuz yönlerini kahve eşliğinde saatlerce konuşmayı tercih edebilmektedir. Birçok farklı bakış açısını merak eden grupta yer alıyorsanız;  zaman zaman çağımızın artıları ve eksileri hakkındaki söyleşilere tanık olmuşsunuzdur. Özellikle dijital platformlardan takip edebildiğim kadarıyla, içinde bulunduğumuz yüzyıl ile ilgili beklentileriniz şeklinde sorular sık sık farklı disiplinlerden uzman olan kişilere yöneltiliyor. Bu uzman kişilerin ortak kullandığı kelimelerden bir tanesi olan “sürdürülebilirlik” belki de doğrudan var olabilmeyi işaret ettiğinden oldukça fazla kombinasyon ile kullanılıyor. Örnek vermek gerekirse, sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir enerji kaynakları, sürdürülebilir yenilikçilik gibi tanıdık kavramların, öncesinde kullanılan sihirli kelime “sürdürülebilirlik” olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak sürdürülebilirlik sadece ekoloji, teknoloji ya da ekonomi ile sınırlı mıdır? Bu soruya hani “yaşadıklarımdan öğrendiğim” derler ya, o şekilde başlayarak cevap vermek istiyorum. 21. Yüzyıldan öğrendiğim sürdürülebilirlik kombinasyonu bu sayısal göstergeler ile ifade edilenlerden biraz farklı. Sürdürülebilir bir hayata sahip olabilmek aslında birlikte var olabilmek, sevdiklerinle var olabilmek, senden birkaç gün haber alamadığında endişelenen insanlara sahip olabilmekten ibaret. Özellikle içinde bulunduğumuz ve sevdiklerimizden zorunlu bir uzaklaşma içerisinde olduğumuz şu salgın hastalık dönemi tüm dünya için ders verici bir nitelik taşımaktadır. Sürdürülebilir sağlık için evlerimizde kalıyoruz, sevdiklerimiz ile sürdürülebilir dost sohbetlerimizin gelecekte de devam edebilmesi için bir süre ayrı kalıyoruz. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere, çalışmalarına evden devam edemeyen tüm kıymetli insanlar bizlerin sürdürülebilir birlikteliği için salgınla burun buruna ayakta kalmaya çabalıyorlar. Bütün bu öngörülemeyen problemlerin çözümünün, olumsuz bakış açısı ile “sürekli devam edeceğini savunanlar”, olumlu bakış açısı ile “bunları da atlatacağız en kısa zamanda yazın tadını çıkaracağız” cümlelerini kuranlar için de hayatın sürdürülebilirliğinin “sizi gerçekten seven” insanların varlığıyla mümkün olabileceğinin bilinmesi gerekmektedir.

Sürdürülebilir dostluklarımız asıl bizi 21.yüzyılın yarışında en önde koşturacaktır. Çünkü bu dostlukların filtresidir sevgi. Tüm çıkarlardan arındırılmış, yalnızca gönlünüzün ekmeğini yediğiniz dostlarınızdır hayatınızı sürdürülebilir kılan. Dolayısıyla 21.yüzyılın kaybolmakta olan asıl nimeti, başka bir ifade ile “lüksleri” sahip olduğunuz maddi servetinizden bağımsız sizi yalnızca “siz” olduğunuz için seven insanların varlığıdır. Onlar öyle insanlardır ki, yıllar önce nasıl tanımışsanız hep aynıdırlar ve hep ihtiyacınız olduğunda yanınızdadırlar. İşte bu lükstür hem de en büyük lüks!

Tıpkı çeşitli sebeplerden dolayı öğrenim hayatını ileri düzeylere taşıyamamış kıymetli bir büyüğümüzün sözlerinde de sık sık anımsadığım cümlesindeki gibi. Dostsuz insan neye yarar? Ya da günümüz çağdaş klişe deyişiyle ”zirvede yalnızlık” duygusunu yaşamak. Bugün en ulaşılması zor dediğiniz hedefinize ulaştığınızda buna gerçekten sevinip, sizi tebrik edecek dostlarınız yoksa aslında hedefiniz tam olarak gerçekleştirilmiş sayılmaz.

Sürdürülebilir dostluklar bireyler için tıpkı öz geçmişlerinde ki referansları gibidir. Dolayısıyla hayatınıza yeni bir insanı dahil etme aşamasında aslında dostluklarının süresidir itibar gösterebileceğiniz kriter. Hayatlarımızın sürdürülebilir olabilmesi için, yalnızca sizi merak ettikleri için arayanlarınız ve sadece sohbetinizi özlediği için kapınızdan bir merhaba demeden geçemeyenleriniz varsa işte onları kaybetmeyin. İlahi dengelere gönülden inanan biri olarak en büyük zenginliğin “İyi ki varlar” dediğimiz dostlardan ibaret olduğunu söylemek isterim.          “İyi ki varlar” dediğiniz dostlarınızın, aile bireylerinizin hep olması dileğiyle…

Dr. Öğr. Üyesi Tuğba ERHAN