İTİBAR NEYDİ?

Son zamanlarda en çok dikkatimi çeken hususlardan biri de dünya üzerindeki bazı bağımsız kuruluşların gözle görülür bir değişimle soyut endeksler üzerinden kamuoyuna sundukları somut göstergelerdi. Hem akademik çalışmalarımda kullanmak üzere hem de kişisel merakımdan incelemiş olduğum, bir sonraki yılın verilerini heyecanla beklediğim endekslerin başında, dünyanın en itibarlı şirketlerini belirleyen ‘İtibar Endeksi’ yer almaktadır.

2019 yılı verilerinde bu 100 şirket arasından ilk 10 açıklandığında en çok dikkatimi Rolex’in 1. sırada yer alması ve Netflix’in ilk 10 içerisine girmiş olması çekmişti. Çoğu insanın hayatı boyunca maddi olarak gücünün yetip de alamayacağı bir marka olan Rolex’i zirveye taşıyan nedir diye araştırmak istemiştim. Çeşitli web sitelerinde bulunan reklamlarını izledikten sonra üstlendiği misyonu fark ettiğimde tümüyle olmasa da kabul edilebilecek düzeyde liste başı olmasını anlayabilmiştim. Bu reklamlar, ‘Afrika’da aşı girmeyen hiçbir yer kalmayacak’ sloganı ve balinaların yaşamlarının korunması gerektiğinin altını çizen çıkarımlar yapmamızı sağlayacak fikirlerle doluydu.

İlk bakışta sadece maddi bir gösteriş aklımıza düşüren bu markanın aslında dünyanın sorunlarına duyarsız kalmadığını görünce ister istemez mutlu hissediyor insan. Kazanıyor ve kazandığını dünyanın daha iyi bir yer olabilmesi yönünde harcamaktan da geri kalmıyor. Epey umut verici hisler bıraktığı kanaatine kapılmıştım. ‘To make the world a better place’ ifadesi tam olarak da bu anlama geliyor yani dünyayı daha iyi bir yer yapmak, görünen o ki son zamanlarda attığımız her adım her alanda dünya merceğinden izleniyor.

Dolayısıyla dünya üzerindeki her bir bireyin dünya yararına bir harekette bulunması sürdürülebilir bir gelecek vaad ediyor hepimize. Buradan hareketle olsa gerek birçok farklı endeks karşımıza çıkıyor. En yaşanabilir ülke, en mutlu ülke, en saygın ülke, en itibarlı ülke… Sözü edilen bu araştırmalarının her biri sanki pozitif psikoloji kavramlarının yansıması gibi tınlıyor ilk bakışta. Aynı zamanda gerek derslerde gerek dost sohbetlerinde ilgi çekici başlıklar olarak yerini korumaya devam ediyor.

İtibar endekslerine tekrar bakacak olursak 2020 yılının kriterlerinin açıklanmış olduğunu görüyoruz. İlk başta da belirttiğim gibi her yıl bir gelecek yılın kriterlerini merak ve heyecan içinde bekliyorum. Bekleyişimin sebepleri arasında aslında en çok “acaba bu yıl tüm dünya insanlarını ilgilendiren paylaşımlar var mı?” sorusunun cevabını bulma umudu yer alıyor.

 Bu yıl çok hayal kırıklığına uğradığımı söyleyemem çünkü kriterler arasında “ben” yerine “biz” olma amacını destekleyen ilkelere yer verildiğini görüyorum. İşte tam o sırada gözlerim yine eksik olduğunu düşündüğüm bir konuyu arıyor o temel prensiplerin içinde. Dünya aslında asıl itibar sınavını şimdi veriyor. Çünkü dünya üzerinde bir bireyin mutluluğu binlerce bireyin mutluluğunu, bir bireyin refahı binlerce bireyin refahını etkileyebiliyor ya da tam tersi olabiliyor. Bundan dolayı gezmek için aylarca para biriktirmeye çalıştığımız çeşitli Avrupa ülkeleri ne yazık ki sınırlarından geçmeye çalışan çeşitli sebeplerle göç etmeye zorlanmış binlerce insanın yüzlerine kapılarını kapatıyor ve bununla yetinmeyip fiziksel zararlar veriyor.

O zaman “davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözü geliyor aklıma ya da Sevgi neydi? Hiç emeksiz sevgi olur mu? Hiç sevgi sadece sözlerle ifade edilebilir mi? Sevgi eylemlerle gösterilir. Güven eylemlerin sonucunda kazanılır ya da kaybedilir. Dolayısıyla bu yıl da aynı heyecanla belki de diğer yıllardan daha istekli ve umutlu bir şekilde itibarlı ülkeler sıralaması yapılırken bu kriterlerin arasına, çeşitli sebeplerle ülkelerinden göçe zorlanmış mültecilerin hayatlarının da iyi olması konusunda bir madde eklenmesini bekliyor olacağım. Çünkü asıl sıralama belki o zaman değişecek. O zaman gerçek itibarın aslında dünya üzerinde yaşayan her bir insanın onurunun korunmasıyla olabileceğini tüm dünya milletlerine gösterebilen ülkeler bu sıralamanın en başında yer alabilecekler.

İşte o zaman liste başını bırakmayan Avrupa ülkelerinin gerçek itibar algılamaları ortaya çıkabilecek. Tüm bunların gerçek olmasına çok yaklaşmış olduğumuz zamanların yakın olması dileğiyle…

Dr. Öğr. Üyesi Tuğba ERHAN