Bilgi Karartması ve Fermuarlara Saldırı

ABD için 120 saat, Rusya için 150 saat derken gündem duruldu. Çekilme süreleri sanki vekalet verdiklerinin zarar görmemesi için yapılan bir işlem gibiydi. FED tekrar faiz indirecek mi derken, o da 25 bps bir indirim ile bizim gibi ülkelere güzel haberi vermiş oldu: para bol ve ucuz…

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu defa faiz indiriminde daha hızlı idi. Beklentileri de yıkarak 250bps indirim ile bu sene faizi 1000 bps indirmiş oldu. Hükümet hemen ardından yeni teşvik ve canlandırma paketlerinin müjdesini verdi… Hükümetin beklediği oldu, sıra icraatta…

Derken ABD’den Temsilciler Meclisinde “Sözde Ermeni İddialarının Kabul edildiği” haberi geldi. Kalakaldık… Daha CAASTA yaptırımlarını yeni öğrenirken, Türkiye bir defa daha lobicilere kurban götürülmek isteniyor. Bu durum sadece Ermeni Lobisinin bir atağı olarak görülmemelidir. Türkiye karşısında saflar belirginleşmekte, güçlü ittifaklara adım atılmaktadır.

AB bölgesinin hazır BREXIT ile başı dertte iken bir de mülteci endişesi devam etmektedir. 20 sene öncesinin çekiciliğini kaybeden bir AB. Dağılmama mücadelesi veren bir AB. Hep bir gözü mültecilerde olan AB…

Bu kadar hengamenin ortasında bir de bilgi kirliliği ve bilgi manipülasyonları var tabii… Gelişmiş bilgi ortamları başka bir biçime dönüşüyor. Haliyle bu durum ekonomik ve sosyal sistemlerin etkin işleyişini de etkiliyor. Nasıl mı? Bilgiyi değiştirerek, bilgiyi karartarak, bilgiyi manipüle ederek, hatta çarpıtarak veya bozma çabalarını içeren yeni bir “kontrolsüz siber evren” oluştu.

Bu konu sosyal manipülasyonlar konusunda daha da etkili. Kitleleri yalan yanlış bilgiler ile sokağa dökmek, birilerine karşı eyleme geçmek, azınlıklara zarar verici terör ve tedhiş eylemleri… her an her şey olabilir. “Atatürk’ün Selanikteki evine bomba atılmış ” der, birileri… 6-7 Eylül olayları patlak verir. “Bir kahvehane taranır, karakol taranır” zanlılar ile ilgili bir şayia yeter. Sivas, Çorum, Maraş “yangınları”nda başka ne tür kıvılcımlar kullanıldı? İçimiz yandı hep.

Ayn-el Arab olarak bilinen Kobani, teröristlerinTürkiye, Suriye ve Irak üçgeninde birbirilerinden güç devşirme merkezi haline getirildi. DEAŞ’ın Kobani’yi işgal girişimi var gerekçesiyle bir başka terör örgütü PKK Türkiye içerisinde kitlesel eylemler başlattı. Birçok Avrupa ülkesi, DAEŞ tehlikesine karşı PKK’ya silah gönderdi. Çıkan olaylarda 54 kişi hayatını kaybetti.

Bunun adı sosyal manipülasyondur. Yeni toplumlar buna çok hazır. Aletler çok gelişmiş. Bir twitte bakar. İstihbarata – karşı istihbaratı anlamak kolay da bu sosyal medya ataklarına ne demeli? Bununla birlikte milli güvenliğin esnek bir bilgi ortamına dayanabilecek kodları var mıdır? Evet ABD’de yıllardır faaliyette olan bir İstihbarat Üniversitesi dahi var. Toplumsal katmanları analiz eden adeta güçlü bir sosyal topografya için zemin araştıran bilgiler buralarda üretiliyor. Üretiliyor da bu çatışmanın ağlar arasında giderek daha fazla sürtünmeye yol açması sorunu nasıl çözülecek?

Bilgi bir derya. bu ortamının gerçek karakteri ve muhtemel yönleri hakkındaki farkındalığımız artmalıdır. Bu dönüşümdeki temel nedensel dinamikleri, hangi toplulukların hangi tür toplumsal manipülasyon biçimlerine nasıl tepki verdiğini baştan analiz edenler; o toplumu istediği gibi yönlendirebilecektir. Bunu dikkate alan araştırma ve anlayışa yatırım yapılmalıdır.

Eskinin bilgi kaynağı olarak takvim yaprağı yeterli idi: sorulduğunda “Takvim yaprağından okudum.” denirdi. Şimdi bilgi var ama kaynağı belli değil. Ne tür bilgi olduğu konusunda emin değil hiç kimse. Malum kaynaklar bizi nereye götürüyor farkında değiliz. Günümüzün birinci derecedeki güvenlik sorunu budur. Sosyal medyadaki yalan yanlış yönlendirmelerden siber saldırılara kadar çok geniş bir alanda saldırı altındayız. Bilgi kirliliğini geçtik, bilgiye maruz kalmaktayız ama bu bilgi doğrudan “maksatlı üretilmiş” yanlı ve yalan yanlış bilgi.

Sosyal bilgi ağlarının hedefinde Türkiye gibi ülkeler var. Neden Türkiye? Çünkü fermuarları çok. Dikiş yerleri saldırıya açık. Herhangi bir zorlamada patlak vermesi muhtemel. O yüzden Türkiye’yi hedefe alan nerelerden hücum edeceğini çok iyi biliyor. O yüzden toplum çeşitlilikleri ve çoğulculuğu kabul etmekten vazgeçip tek tipleşecektir.

Şu 29 Ekim kutlamalarına karışan her türlü kötü niyetliler ve yaptıkları fermuarlara saldırır. Toplumun dikiş yerleri patlatılmak istenmekte; adeta bir infiale davetiye çıkartılmaktadır. Ne olacak peki?

Bilgi güvenliği her güvenliğin üstündedir. Klasik bilgi güvenliği biçimleri yetmemekte güçlü aracı kurumlar ve sosyal manipülasyon tekniklerine karşı sürekli aşılanmış bir toplum gerekmektedir. Bağışıklık düzeyi yüksek neferlerin olduğu bir topluluğu hiçbir güç manipüle edemeyecektir…

Ülkelerin siber güvenlik filoları oluşmaya başlamıştır. Üstelik bazı ülkeler bunu ordu şeklinde örgütlemektedir. Bunu sadece kamu girişimciliği ile çözmek de mümkün değildir. Milli güvenlik denilen konu, kamu yatırımları kadar özel aktörlerin de işbirliğine dayanacaktır. STK’ler bunun başat aktörü olabilir. Bu çatışma biçiminin teknolojileri ve teknikleri geniş bir aktör yelpazesinden yararlanır. Bu yeni ortamda özel güç bazı durumlarda kamu gücünü aşar. Özel şirket ciroları çoğu devletlerin milli gelirlerini aşmıştır. Kamu – Özel işbirlikleri burada da kendini gösterecektir.

2017’den beridir Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun “Vatansever Siber Güvenlik Uzmanı” arayışı özellikle devam etmektedir. Yarışmalarla seçilen adaylar BTK’de çalışmaya başlamaktadır. “Beyaz Şapkalı Hacker”lerden sonra devletçi siber güvenlik uzmanları yeni bir güvence alanı olmaya devam ediyor.