5 Milyar Dolar

“Beş milyar Dolar büyük bir meblağ mıdır?” sorusuna cevabınız muhtemelen ‘Evet’ olacaktır. Gerçekten de ülkemizin en değerli üç firması olan Türk Hava Yolları ($1.74), Ziraat Bankası ($1.64) ve Garanti Bankası’nın ($1.34) 2019 yılı itibariyle toplam değerleri bile 4.72 milyar Dolar’ı geçmiyor.

Hatta geçtiğimiz günlerde duyurulan Intel’in modem departmanının bir milyar Dolar’lık Apple’a satış bedeli bile bu rakamın beşte biri düzeyinde kalıyor.

Peki, Facebook için beş milyar Dolar ne kadar büyük bir rakam? Öğrenmek ister misiniz…

Geçtiğimiz günlerde ABD’de Facebook’a kesilen ve benzer cezaların en az 20 katı yüksekliğinde olan 5.1 milyar Dolar tutarındaki ceza tarihin en büyük ticari cezası olarak kayıtlara geçmişti. Esasen cezanın 5 milyar Dolar tutarındaki önemli bir kısmı Facebook ile Federal Ticaret Komisyonu (FTC) arasında uzlaşılan bir rakam olması itibariyle de önem taşıyor.

Diğer bir ifade ile, bu ceza ilgili komisyon tarafından şirkete dikte edilen bir ceza olmayıp, Facebook’un da kabul ettiği bir dizi maddi ve idari yaptırımı beraberinde getiriyordu. Sebebi ise geçtiğimiz yıl ortaya çıkan ve en az 50 milyon kullanıcıya ait kişisel verilerin izinsiz kullanıldığı Cambride Analytica skandalında şirketin suçlu bulunmuş olması idi…

Cezanın hemen ardından skandalın şirket tarafından önceden biliniyor olmasına rağmen yatırımcılardan bu bilgi gizlenmesi sebebiyle ortaya çıkan riskten dolayı 100 milyon Dolar’lık bir ceza daha geldi.

Almanya’nın nefret söylemlerine yönelik kanun kapsamında şirkete kestiği 2.3 milyon Dolar cezanın hemen ardından gelen bu cezaları yorumlayan farklı alanlardaki uzmanlar ise iki farklı kutba ayrılmış durumda. Kimilerine göre Google’ın 2012’de aldığı 22.5 milyon Dolar cezadan 200 kat fazla olan bu ceza şirket açısından caydırıcı bir öneme sahip iken kimileri ise geçtiğimiz yılki kazancı 56 milyar Dolar olan Facebook için cezayı oldukça komik buluyor.

Facebook ile uzlaşılan 5 milyar Dolar tutarındaki bu ceza rakamını sektörde ticaret yapabilmek için ödenmesi gereken küçük bir bedel olarak gören bazı uzmanlar 75 milyar Dolar serveti olduğu düşünülen Zuckerberg’in kendisinin bile bu rakamı rahatlıkla ödeyebileceğini, cezanın şirkete hiçbir maddi yükünün olmadığını ifade ediyorlar.

Gerçekten de cezanın resmi olarak açıklandığı gün şirketin ilk çeyrek finansal rakamları da açıklandı. Kullanıcı sayısı 2.4 milyara ulaşan Facebook’un kazancı yılın ilk çeyreğinde uzmanların beklentilerinin üzerinde olan %28’lik artışla 16.9 milyar Dolar’a çıkarken, hisse değerinde de artış yaşandı. Hisse değerindeki artışın tek sebebi finansal göstergelerdeki olumlu gelişmeler değildi aslında. Soruşturmanın sonucunda üç ila beş milyar Dolar civarında bir ceza alacağını önceden öngören şirket, Nisan ayında yatırımcılarına bu durumu bir rapor ile zaten bildirmişti. Bu yüzden de mevcut ceza açıklandığında şirketin öngörülemeyen bir sıkıntı yaşamayacağını fark eden yatırımcılar şirketin kâğıtlarına sarılmaktan kaçınmadılar.

Şirkete verilen cezanın sadece maddi yaptırımlarla sınırlı olmadığı ifade eden yetkililer ise bu cezanın yalnızca gelecekte benzer eylemlerin tekrarını önlemekle kalmayıp daha da önemlisi kişisel verilerin gizliliğine yönelik şirket kültürünün yeniden oluşturulmasına da zemin hazırlayacağını açıkladılar.

Gerçekten de, verilen cezanın detaylarına bakıldığında şirkete yönelik 20 yıl sürecek bir denetimin öngörüldüğü anlaşılıyor. Facebook tarafından tepe yönetimden bağımsız olarak kişisel verilerin gizliliğini takip edecek bir komite kurularak düzenli olarak gizliliğe yönelik pratiklerin denetiminin yapılması öngörülüyor. Bu komitenin çalışmalarını Zuckerberg’in engellemesine karşı ise komite değişikliğinin sadece hissedarların üçte ikisinin çoğunluğu tarafından yapılabilme şartı getirilmiş. Şirketin ayrıca dönemlik ve yıllık raporlar ile gizlilik konusundaki genel durumu FTC’ye sunması gerekiyor. Özellikle de 500 ve üzeri üzerinde kullanıcıya ait verilerin gizliliğinin ihlal edildiğinin fark edilmesi durumunda bu durumun ivediklikle açıklanması da istenenler arasında.

FTC ayrıca altı önemli konuda da Facebook’tan acil eylem bekliyor. Bu konular ise üçüncü parti uygulamalara yönelik gözetimin artırılması, sistem güvenliği amacıyla kullanıcılardan alınan telefon numaralarının farklı amaçlarla kullanılmaması, yüz tanıma sistemi ile elde edilen veriler kullanılmadan önce kullanıcıların açıkça bilgilendirilmesi, yeni ve kapsamlı bir veri koruma programı oluşturulması, şifrelerin güvenli bir şekilde korunması ve siteye girerken diğer şirketlere ait e-posta adresinin şifresinin istenmesine son verilmesi.

İlgili komisyon tarafından şirketin geçmişteki tekelci davranışlarına yönelik bir soruşturmanın da başlayacağı ifade edilirken özellikle Instagram ve WhatsApp ile birleşme süreçlerinde hukuksuzluğun olup olmadığının inceleneceği düşünülüyor.

Bu gelişmeler ışığında Google, Amazon ve Apple başta olmak üzere teknoloji devlerinin artık kişisel verilerin gizliliği hususunda daha dikkatli olacağı konusunda ise bir fikir birlikteliği oluşmaya başladı bile. Hatta, geçtiğimiz günlerde bu şirketler asistan uygulamalarında kullanıcıların ses kayıtlarını paylaşmayacaklarına dair açıklamalar peş peşe geldi.

Facebook’un CEO’su Zuckerberg geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da cezanın ardından yaptığı açıklamada topu devlete atarak daha etkili yasalar oluşturmalarını istedi. Gerçekten de AB ile karşılaştırınca uzun yıllardır meydanları teknoloji devlerine bırakan Amerikalı yetkililerin geç de olsa bazı şeylerin farkına vardığını görsek de daha etkili yasalar olmadan bu şirketlerin kontrol altında tutulabileceğine inanmak zor görünüyor.

Daha önce bu köşede şirketin kurucularından Chris Hughes’in Facebook bölünmesi hususunda New York Times’ta yayınlanan makalesine değinmiştik. Hughes’in şu anda ise son 15 yılda hormonlu bir şekilde büyüme göstererek sektörün en güçlü oyuncusu durumuna gelen Facebook’un bölünmesi için FTC ile  toplantılar yaparak hukuki gerekçeler üzerinde çalıştığı ifade ediliyor. En önemli argümanları ise şirketin monopolleşerek rekabetin önünü kesmesi, buna bağlı olarak müşterilerinden yüksek reklam ücretleri talep etmesi ve kullanıcıların kişisel verilerinin güvenliği hususunda ciddi bir tehdit haline gelmesi olduğu söyleniyor.

Uzmanlar ise Facebook başta olmak üzere teknoloji devlerinin bölünmelerinin mevcut Amerikan hukuk sistemine göre mümkün olmadığı görüşünde. Çünkü, 1890’da çıkarılan ‘Antitrust Act’ sadece tekelleşme sonucu ortaya çıkabilecek yüksek fiyatlara karşı tüketicilerin korunmasına yönelik olduğu için teknoloji şirketlerini kapsamayacağı ifade ediliyor. Yasanın genel yorumu tüketici refahını önleyerek onlara ilave maliyet unsurları getirecek eylemler ortaya çıkmadığı sürece müdahalenin de gerekmeyeceği yönünde.

İş modeli kullanıcıların kişisel verilerini gönüllü olarak hedefe yönelik reklamlar için paylaşmasına dayalı olan Facebook’un ana sayfasında da açıkça belirtildiği gibi sunulan dijital hizmetlerin ücretsiz olması, yani tüketicilere yönelik belirli bir maliyetinin bulunmaması şirketi bölünmesinin önündeki en önemli engel olarak görülüyor.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA