Facebook’un dezenformasyon ile savaşı

Bilgi kirliliği sosyal ağların en önemli sorunlarından birisi olmaya devam ederken halen çok sayıda kişi bu kirlilikten ciddi anlamda etkileniyor. Yıllardır kimi dezenformasyon kaynakları provokatif amaçlarla kişileri siyasi açıdan etkilemek için sosyal ağlardan yararlanırken pek çoğu da kişisel bilgileri ele geçirmeyi ya da kullanıcılara finansal olarak zarar vermeyi amaçlıyorlar.

Bunun en güzel örneklerini yerel seçimlerde siyasilere yönelik sahte haber ve paylaşımlarda sıklıkla gördük. Benzer bir şekilde Twitter’da kamu bankaları başta olmak üzere çok sayıda banka adına sahte hesaplardan yapılan paylaşımlarda yer alan bağlantılara tıklayan pek çok kullanıcı da rahatlıkla tuzağa düşebiliyor.

Daha önce yazmıştım, Arakan’daki katliamların en önemli sorumlusunun provokatif paylaşımlara olanak sağlayan Facebook olduğu Birleşik Milletler raporu ile resmen doğrulanmıştı. Bu hususta Zuckerberg yaptığı açıklamada çok sayıda denetçi istihdam ederek ve yapay zekâdan yararlanarak bilgi kirliliğini önlemeye çalışacağını ifade etmişti.

Geçtiğimiz günlerde şirket tarafından yapılan paylaşıma baktığımızda bu hususta önemli rol aldıklarını görüyoruz. 2017 sonlarında zararlı paylaşımların %80’e yakını diğer kullanıcılar tarafından şikâyet edilmesi durumunda şirket tarafından fark edilip engellenirken, bu yılın ilk üç ayında paylaşımlar yapıldığı andan itibaren %70’e yakınının şirket çalışanları ya da yapay zekâ tarafından kullanıcıların şikayetinden çok önce tespit edilebildiği anlaşılıyor. Özellikle zararlı paylaşımlarda yer alan metin ve görseller yapay zekâ tarafından hafızaya alınarak benzer paylaşımların yapıldığı fark edildiği anda otomatik olarak kaldırıldığı da ifade ediliyor.

Hindistan, Sri Lanka ve Arakan gibi Müslümanlara yönelik ırkçı paylaşımların yaygın olduğu bölgelere özel önlemler de alan şirket bu gibi ülkelerde WhatsApp da dahil olmak üzere şirkete bağlı sosyal ağlarda paylaşımların aynı anda 5 kişiden fazlasına (normalde 20 kişi) iletilmesi de yasaklanmış.

Bu çabaların sosyal ağlarda bilgi kirliliğinin önlenmesi açısından oldukça önemli adımlar olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte şirketin bu amaçla çalıştırdığı kişilerin çalışma koşulları ise oldukça ağır. Neredeyse karın tokluğuna çalışan bu kişiler pek çok sosyal haktan yararlanamazken modern zamanların dijital köleleri olarak yaşamlarına devam ediyorlar.

Sonraki yazılarda bu konuya devam edeceğiz…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA