Sıra dışı bir poşet yazısı

Okurlarımız hatırlayacaktır, geçtiğimiz yılın ilk aylarında, yani plastik poşetlerin ücretlendirmesi henüz gündemi oluşturmadığı günlerde, bu köşede insanoğlunun plastik ile imtihanını konu alan çok sayıda yazı paylaşmıştık. Yaşantımızı kolaylaştırdığı kadar çevre kirliliğine de sebep olan plastik ürünleri hayatımızdan çıkarabilmemiz sürdürülebilir bir gelecek açısından gerçekten önemli. Ancak, tüm dünyanın ortak çabası bu yönde olmadığı sürece ne ölçüde başarılı olabiliriz sorusunu cevaplamak biraz zor. Kaldı ki, sürdürülebilir alternatifler ortaya koymadan bir anda plastik poşetleri hayatımızdan çıkarmayı hedeflemenin ortaya çıkarabileceği sakıncaları da net bir şekilde değerlendirmek gerekiyor.

Bir süredir Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) başkanı Yavuz Eroğlu’nun ücretli poşet uygulamasına yönelik eleştirilerini takip ediyorum. Geçtiğimiz günlerde PAGEV tarafından yayınlanan bir raporda ilgili mevzuattaki sıkıntılara değinilip uygulamaya yönelik bazı hususlarda revizyon talebinde bulunuldu. Raporda özetle mevzuatın AB tarafından belirlenen standartlardan daha katı olması sebebiyle 20 bin kişiye istihdam sağlayan plastik endüstrisindeki 2 bin firmaya ciddi zarar vereceği ifade ediliyor.

Örneğin, raporda Avrupa Birliği’nde 50 mikronun üzerindeki poşetler kapsam dışında tutularak, kalın ve çok kullanımlık poşetlerin tüketicilerin tarafından uzun süreli kullanımı teşvik edilirken, aynı zamanda plastik endüstrisine de destek sağlandığı ifade ediliyor. Ülkemizde ise süpermarket dışı perakende mağazalarında bu poşetler yasal sebeplerden dolayı 25 kuruşun da üzerinde ücretlerle tüketicilere sunulması sebebiyle eleştirilerin odak noktasında bulunuyor.

Yeni mevzuatın plastik üreticilerine olan etkilerini bir yana bırakıp çevresel etkilerine de göz atmakta fayda var. Çünkü, yukarıda da söylediğim gibi plastiği hayatımızdan atmak istiyorsak, alternatif olarak yerine tercih edeceğimiz ürünlerin çevremize plastikten daha az zarar veriyor olması gerekiyor.

Alternatif olarak sayın Cumhurbaşkanı’nın önerdiği kenevir bitkisinin ülkemizde tekrar üretilmeye başlanıp, bu bitkiden üretilen dayanıklı filelerin kullanıma başlanması fikri ne kadar zamanda uygulanabilir bilemiyorum. Ancak, an itibariyle alternatif olarak kullanılan ürünlerin temel hammaddesini kâğıt ve kumaş oluşturuyor.

Peki, kâğıt ve kumaştan üretilen alışveriş torbalarını gerçekten çevre dostu olarak kabul edebilir miyiz? Bir market zinciri tarafından geçtiğimiz haftalarda ücret karşılığında aldığım bez torbanın ikinci kullanımda sapının koptuğuna şahit oldum. Tekrar dikilecek durumda olmadığı için geri dönüşüme giden bu torba belki bir imalat hatası sebebiyle defolu olarak üretilmiş olabilir. Ancak, PAGEV başkanı Yavuz Eroğlu en az 121 kez kullanılmayan bez torbanın çevreye ve geri dönüşüme katkısı olmadığını ifade ediyor. Oysa ki, an itibariyle marketlerde hesaplı fiyatlarla satışa sunulan bez poşetlerin önemli bir kısmını oldukça düşük kaliteli ürünler teşkil ediyor.

Kaldı ki, daha önceki yazılarda da paylaşmıştım; su kaynaklarının kısıtlı oluşu sebebiyle ürünlerin su tüketiminin ayak izleri çevreci gruplar tarafından yoğun bir şekilde takip ediliyor. Örneğin, basit bir tişörtün üretilebilmesi için ihtiyaç duyulan pamuğun yetiştirilme sürecinde harcanan su miktarı 3 tonu buluyor. Bu bağlamda düşündüğümüzde, bez poşetlerin de sürdürülebilir bir gelecek açısından pek masum olduğunu söyleyemiyoruz. Bu konuda 12 Mayıs 2018 tarihli köşemde yayınladığım diğer istatistiklere de göz atmanız faydalı olabilir.

Ayrıca, 2018 yılının ilk aylarında Danimarka Çevre ve Gıda Bakanlığı tarafından yayınlanan bir rapora göre zamanla çözülen plastik poşetlerin organik pamuktan imal edilen alışveriş torbaları ve kâğıda göre çok daha fazla çevre dostu olduğu ifade ediliyor. Hatta, aynı raporda kumaş ve kâğıt torbaların çevreyi plastik poşetler kadar koruyabilmesi için geri dönüşüme uğramadan önce en az bin kez kullanılması gerektiği ifade ediliyor. Benzer bulguların 2011 yılında Birleşik Krallık Çevre Ajansı tarafından yayınlanan çalışmada da yer aldığını hatırlatmakta fayda var. PAGEV, ülkemizde üretilen plastik poşetlerin biyolojik olarak çözünür özellikler taşıması sebebiyle doğada altı ay içinde kendiliğinde kaybolduğunu ve çok sayıda dünya ülkesi tarafından Türk plastiğinin tercih edildiğini belirtip, ‘biyobozulur’ nitelikteki poşetlerin ülkemizde desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor.

Bir diğer önemli husus ise alternatiflerin ne kadar hijyenik olduğu yönündeki endişeler. Özellikle bez poşetlerde aynı anda temizlik ve gıda ürünlerinin taşınması bir sağlık riski yaratabileceği gibi, bez poşetlerin yeterli temizlik işleminden geçirilmeden defalarca kullanılması hijyenik açıdan ciddi bir sorun teşkil edebilecektir. Yine PAGEV başkanı tarafından verilen örnekte, geçmişte ABD’nin San Francisco kentinde plastik poşetlerin yasaklanmasının ardından defalarca kullanılan bez poşetler yüzünden salmonella ve koli basili gibi ciddi hastalıklarda artış görüldüğü ifade ediliyor.

Ayrıca plastik poşetlerin sadece buzdağının görünen yüzü olduğunu unutmamamız gerekiyor. Özellikle e-atık olarak adlandırılan ve pek çok parçası dönüşümden geçirilemeyen elektronik ürünlerin çevremize çok ciddi zararlar verdiği biliniyor. E-atıkların önemli bir kısmını plastik ve benzeri zararlı bileşenler oluşturuyor. Örneğin, sıradan bir cep telefonunun %29’u polimer, %10’u silikon, %9’u epoxy reçine ve %8’i diğer plastik parçalardan oluşuyor.

Plastik atıkların geri dönüşümü ile ilgili güncel bir haberi paylaşarak köşeyi tamamlamak istiyorum. Hollanda merkezli VolkerWessel adlı şirket tarafından geliştirilen plastik yol projesi ile atık poşet ve şişe gibi geri dönüşümden geçirilen plastik ürünler asfalttan daha çevre dostu olan ve kolaylıkla parçalar halinde monte edilebilen prefabrik yol bloklarına dönüştürülebiliyor. Plastik yol bloklarının %100 geri dönüşüme uğrayabilme özelliğinin yanı sıra, asfalttan üç kat daha dayanıklı olması ve altında boru ve kablolar geçmesine müsaade eden haznesinin bulunması sayesinde oldukça kullanışlı olduğu anlaşılıyor. Kolaylıkla kurulup sökülebilen ve altında yağmur sularını çeken drenaj sistemi de yer alan bu proje atık plastiklerin çevre dostu amaçlarla kullanılabileceğini gösteren önemli bir proje olarak kabul edilebilir.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA