Asgari ücret ve seçimler

Asgari ücret dört kişilik bir ailenin, bir aylık sürede,  asgari şartlarda hayatını sürdürebileceği bir değerdir. Takvim yılı sonunda koca koca adamlar, uzun uzun tartışır, ince eler sık dokur ve asgari ücreti belirler.

İktidarından muhalefetine herkes konunun müdahilidir. Türkiye’de de Asgari ücret açıklanmadan evvel CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’li belediyelerde asgari ücretin 2200 TL olarak uygulanacağına ilişkin beyanatları dikkat çekicidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun  bu “erkenci çıkışı” yıllar evvel, 1991 seçimleri öncesi, tütün baş fiyatını bütçe dengeleri sebebiyle açıklayamayan hükümete,  Süleyman Demirel’in söylediklerini akıllara getirdi. O dönemde Akhisar’lı tütün üreticileri İstanbul yolunu kısmen trafiğe kapatmış, davul-zurna ve halaylarla tütün baş fiyatının açıklanmasını beklemekteydi. O gün için sözün muhatabı tütün üreticileri idi. Ve Rahmetli Süleyman Demirel tütün baş fiyatı için “Kim ne veriyorsa ben 5000 TL fazlasını vereceğim.” diyerek konuya müdahil olmuştu. Dönemin Mesut Yılmaz hükümeti beklenen fiyatı verememişti ve en-nihayetinde Demirel, iktidar ortağı olarak seçimleri kazanmış ve vaad ettiği baş fiyatı vermişti. Sonrasını biliyorsunuz. Devlet topladığı tütünleri işleyemeyince  “yakarak imha etmişti.”

2019 için asgari ücret görüşmeleri tam da bu dönemde başladı. 2018’in türbülansı daha atlatılmadı. Bir yanda petrol fiyatlarının 50 dolar seviyesine düşmesi, ithalat ve cari açık yükünü azaltmada etkili oldu. Kur yüksek idi ve  ihracatçı kontratlarını önceden yapmıştı. Kur yüksek olduğu için ihracattan TL bazında, daha fazla gelir elde etti. Öte yanda ihracatçının bu azmi ilk defa cari fazlayı konuşuyor olmamıza da sebep oldu. Yeni mal alımları başlayınca, ithalattaki kur yüksekliğinin etkisi kendini göstermeye başlayınca  dengeler yeniden oluşacaktır.

Asgari ücrete %26 zam yapıldı. 2000 TL psikolojik sınırı aşıldı, 2020 TL oldu… Geçen sene %14,2 artış yaşanmıştı bu sene yaklaşık iki katı zam verildi… Enflasyona ezdirmemek ile başlayan cümleler olabilir; asıl sorun bundan sonrası… Çünkü asgari ücretle birlikte bütün ücretler aynı şekilde % 26  artacak mı? İş barışı, vasıflı elemanların ücretlerindeki bu makas farkı huzursuzluğa sebep olacaktır.  Yeni bir vasıflı eleman asgari ücretin iki katı, tecrübeliler üç – dört katı alırken son durumda  sembolik artışlar mı söz konusu olacaktır? Asgari ücretli ile orta ve üst düzey nitelikli işçi arasındaki ücret makası korunarak arttırımlar etkili olur aksi takdirde “huzursuzluk” bir başka türe bürünerek devam edecektir.

Burada asgari ücret artışı bir sorun olarak görülmemektedir. Sadece diğer grupların da gelir/ ücret veya maaşlarında aynı seviyede bir artışın sağlanamayacağına dikkat çekilmektedir. Bu sefer gayr-resmi ücretlendirme, elden ödeme gibi arka kapıdan giriş çıkışlar ekonomi için başka bir risk oluşturacaktır.

Hasılı “refah payı” esastır. Artan milli gelirden düşük gelir gruplarının pay almasından daha adil bir şey olamaz. Enflasyona ezdirmemek kadar, iş barışı da dikkate alınması gereken bir durumdur. Asgari ücretin bu seviyesi ekonomi ile açıklanabilirse de sonuçlarında siyasi ve sosyal olaylar görülecektir. Her hamlenin bir karşılığı mutlaka olmaktadır. Burada da o durumun olma ihtimaline dikkat çekilmektedir.

Sözü yine Süleyman Demirel’in efsane bir yaklaşımı ile bitirelim: “Dünkü güneş ile bugünkü çamaşır kurutulmaz!”  Gelir artışının yüksek olduğu zamanlar bu tür çıkışlar için anlamlıdır. Şimdi her firma işçi verimliliğini hesap etmektedir.

Prof. Dr. İbrahim Attila ACAR