Modern Zaman Efsaneleri 5: Kaynayan Kurbağa Sendromu

Teknoloji devleri tarafından ciddi bir şekilde takip edildiğimizi yazdığım son yazıdan sonra toplumun bu husustaki duyarsızlığına işaret eden bir doktora öğrencim Twitter’da soruyor:

İzlenmek mi, yoksa bu olayların normal karşılanması mı daha ürkütücü?

Yaygın bir inanışa göre sıcak suyun içine bırakılan kurbağa sıçrayarak kaçar ancak aynı kurbağayı ılık bir suyla dolu kabın içine bıraktığınızda durum farklıdır. Suyu yavaş yavaş ısıtmaya başlamanız durumunda kurbağa ısı değişikliğine hiçbir tepki vermez. Bir süre sonra su kaynamaya başladığında ise iş işten geçmiştir…

Öğrencilere derste sorarım:

Süpermarketten ayrılırken kasiyer size adınız, telefon numaranız, adresiniz, mesleğiniz ve doğum tarihiniz gibi kişisel bilgileri paylaşmanız koşulu ile sepetinizdeki peynire 50 kuruş indirim yapabileceğini söylese kabul eder misiniz?

Elbette aldığım cevap istisnasız ‘hayır’ oluyor.

Oysa ki süpermarketlerde ‘ayrıcalıklı bir müşteri olarak çeşitli kampanyalardan yararlanmamızı sağlayan’ müşteri sadakat kartlarına sahip olabilmek amacı ile yukarıda saydığım bilgilerden çok daha fazlasını paylaşıyoruz. Hatta çoğu süpermarket bu indirim kartları için müşterilerden ücret bile alıyor! Ardında da tüm alışveriş detaylarınız düzenli olarak bu işletmelerin veri ambarlarında yerini almaya başlıyor…

Sosyal ağlar açısında baktığımızda da farklı bir durum yok aslında. Önceleri alelade bir kullanıcı adı ile kaydolabildiğiniz Facebook’a artık üye olurken kimlik bilgilerinizi doğrulamanız ve hatta e-posta adresi ve cep telefonu numaranızı onaylamanız gibi prosedürler uygulanıyor. Hatta bu süreçte bazı kullanıcıların kimlik belgelerini sisteme yükleyip onay için beklemeleri bile gerekebiliyor…

Siz aksini belirtmediğiniz sürece sosyal ağların gizlilik ayarları öncelikli olarak her türlü verinizi paylaşmaya izin vereceğiniz şekilde ayarlanıyor. Aksini tercih etseniz de pek çok hizmetten yaralanabilmek için kişisel bilgiler, konum, arkadaş listesi, kullanım geçmişi, vb. verilere erişim izni vermeniz şart koşuluyor…

Sıkıntının kaynağı sadece ayarlarla sınırlı değil… Örneğin, Facebook’ta paylaştığınız fotoğraflarda arkadaş ve akrabalarınız otomatik olarak etiketleniyor, geçtiğimiz yıllar bu zamanlarda neler yaptığınız hatırlatılıyor, takipleştiğiniz kişilerin paylaşımları kronolojik sıraya göre değil, sizin görmeniz istendiği zamanda size sunuluyor!

Üstüne üstlük pek çok web sitesine ve sosyal ağa Google veya Facebook hesabı ile giriş yapan kullanıcılar isteseler bile ana akım sosyal medya devlerinden tamamen uzak durma şansları olmadığını düşünüyorlar.

İşte tüm bunların sonucunda kullanıcıların giderek kanıksamaya ve boş vermeye başladığı ‘öğrenilmiş çaresizlik’ olarak adlandırılan durumu ortaya çıkarıyor. Son 20 yıla damgasını vuran ‘Biri Bizi Gözetliyor’ tarzı yapımlara izleyici olarak ciddi bir katkı sağlayan kitle günümüzde kendisi takip edilmeyi çok fazla umursamıyor, normal karşılıyor…

Durum özetle bundan ibaret!

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA