Modern Zaman Efsaneleri 4: Ikarus Sendromu

Geçtiğimiz günlerde yabancı bir teknoloji sitesinde okuduğum “Dev uzay asansörü beklediğimizden daha erken bir zamanda göğe yükselebilir” manşeti ister istemez projeyi ilk kez duyduğum 25 sene öncesine döndürdü beni. O yıllarda NASA tarafından gündeme getirilen uzay asansörü projesi bir süre sonra maliyet ve fizibilite problemleri yüzünden rafa kaldırılmıştı…

Aslına bakarsanız, uzaya gitme hayali insanlık tarihinin her döneminde var olsa da, göğe uzanan asansör fikri ilk kez 1895 yılında Rus roketbilimci Konstantin Tsiolkovsky tarafından hayal edilmişti.

Tsiolkovsky bu hayali kurarken dünyanın yedi harikasından biri olan ve tanrıya ulaşmak için inşa edildiği düşünülen Babil Kulesi’nden mi esinlenmişti bilemesek de, uzay asansörü konusunda tarihe geçen isimlerden birisi de ‘Türk’ten Samuray Olur mu?’ adlı kitabını ülkemizde çevrimiçi kitapçılarda bulabileceğiniz Serkan Anılır adında bir Türk’tür…

Esasen Türklerin gökyüzüne olan bilimsel ilgisi tarihin her döneminde karşımıza çıkıyor. Örneğin, Ali Kuşçu ve Uluğ Bey gibi astronomi ile ilgilenen bilim adamları hepimizin malumudur.

2011 yılında kaybettiğimiz Muzaffer Tema ise 1960 yılında gösterime giren Hollywood yapımı ‘Ay’a Giden 12 Adam’ (12 to the Moon) adlı filmde aya seyahat eden Dr. Selim Hamid adında bir Türk bilim adamını canlandırarak uzay hayalimizi ilk kez uluslararası boyutlara taşımayı başarmıştı.

Takip eden yıllarda rahmetli Sadri Alışık 1973 yılında rol aldığı meşhur Star Trek serisinin çakması olan ‘Turist Ömer Uzay Yolunda’ filminde yerli Mr. Spock ile bir araya gelerek izleyicilere eğlenceli anlar yaşatmıştı.

Hakeza, 1982 yılında ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ filmi ile kült klasikler arasına girmeyi başaran Cüneyt Arkın ve bu filmin rantını yemek üzerine 2008 yılında çekilen ‘Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu’nu da unutmamak lazım…

Serkan Anılır’ın adını ise ilk kez 2004 yılında duymuştum. Dokuzuncu Asansör Teknolojisi Fuarı’na konuşmacı olarak gelen bu kişi takip eden beş yıl boyunca düzensiz aralıklarla ulusal basında haber olmaya devam etti. Japonya’da geliştirilen 15 milyar Dolar bütçeli ‘ATA Uzay Asansörü Projesi’nden sorumlu doçent olduğu ifade edilen şahsın özgeçmişi başarılarla doluydu. 2001’de NASA’nın anstonotluk programını tamamlayan ilk ve tek Türk olduğu ifade edilen bu kişi saygın dergilerdeki akademik yayınları ile alanda önemli bir kariyere sahipti.

O dönem gazetelerde vermiş olduğu ve halen İnternet’te ulaşabileceğiniz röportajlardaki bazı ifadeler sınırlı fizik bilgimle algılayamayacağım kadar enteresandı. Örneğin, bir yandan özel bir alaşım tel halat ile 168 tonluk yükü uzaya taşımaktan söz ederken, bir yandan da bu halatın sadece 1cm kalınlığındaki kablolardan oluşacağını ifade ediyordu!

Projenin uygulanabilirliği hususunda beni çok fazla etkileyemese de, neyse ki en azından Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayicileri Derneği (AYSAD) başkanını ikna etmeyi başarmış olacak ki, dernek başkanı 2005 yılında verdiği bir beyanatta “Türk asansör sanayiinin tecrübesi bu projeyi üstlenmeye hazır.” sözleri ile projeyi üstlenmeye hazır olduklarını dile getirmişti!

2008 yılında çıkan haberlerde ise proje kapsamında ihtiyaç duyulan halatın mevcut teknoloji ile en az 50 yıl üretilemeyeceği, çünkü 36 bin kilometre uzunluğunda, çelikten 180 kat sağlam, fiber-karbon alaşımdan dört kat güçlü kablolara ihtiyaç duyulduğu ifade edilmeye başlanmıştı.

Şu anda projeyi sürdüren ve Anılır’ın görev almadığı konsorsiyumun sunduğu bilgilere baktığımızda ise henüz sadece küçük parçalar halinde üretilebilen çelikten 200 kat sağlam grafen adlı materyalin daha uzun parçalar halinde üretilebilmesi durumunda projenin 2050 yılına kadar tamamlanabileceği ifade ediliyor.

Merak edenler için Anılır’ın neden artık uzay asansörü projesinde yer almadığını açıklayalım… 2009 yılında bir şikayet üzerine başlatılan soruşturma sonucunda doktora tezinde intihal tespit edilen Anılır’ın doktorası iptal edilip doçentlik ünvanı elinden alındı. Çıkan haberlerde İTÜ ve Illinois üniversitelerinden aldığı diplomalar ile NASA astronot belgesi gibi kritik tüm belgelerin de sahte olduğu yazıyordu.

O yıllarda bir basın kuruluşuna verdiği röportajda “Bir çiçeği suladığınızda nasıl ki büyüyorsa, embriyonik mimaride de bir poşet dolusu çimentoyu suluyoruz ve sıcak havada birkaç saat içerisinde üç kişilik bir ailenin yaşayacağı bir ev halini alıyor. 3 bin kilometrelik binalar yapılabileceğini teorik olarak kanıtladık, bu da 36 bin kilometrelik uzay asansörüne ilham verdi. Teorik olarak onu da kanıtladık.” sözleriyle beyin hücrelerimi dumura uğratan Anılır şu anda nerede, ne yapıyordur bilemiyorum. Ancak onun başına gelenlerin sadece İkarus Sendromu ile açıklanabileceğini düşünüyorum.

Bilindiği üzere mitolojik kahramanlardan İkarus, babası tarafından balmumundan yapılan kanatlarla gökyüzüne doğru yükselirken babasını dinlemeyip çok daha yükseklere uçmaya kalkışınca Güneş Tanrısı Helios’un gazabına uğrayarak kanatlarının erimesi sonucu Ege denizine düşerek yaşamını yitirmişti.

Kendisine aşırı güvenip haddini aşan şeyleri yapmaya cesaret edenlerin durumunu anlatır İkarus Sendromu… Tıpkı herkesi inandırdığı süper bilim adamı rolüne kendisini de fazlasıyla kaptıran Anılır’ın durumda olduğu gibi!

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA