Mobil İnternet kullanımı ve bağımlılık

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir OECD raporunda üye ülkelerde geniş bant mobil İnternet kullanım oranının %99.3’e ulaştığı ifade ediliyor. Diğer bir ifade ile, OECD ülkelerinde artık neredeyse herkes cep ve/veya tablet gibi cihazlar üzerinden hızlı İnternet erişimine sahip durumdalar.  Aynı raporda yer alan 2016 verilerine göre Türkiye aylık geniş bant mobil İnternet veri kullanımında kişi başı 2.22 gb ile dünya sıralamasında sekizinci sırada yer alıyor. Yani, artık kişi başına cep telefonu ile İnternet’te 2 gb’ın üzerinde veri alışverişinde bulunuyoruz. Ev, iş ve okul gibi kapalı mekanlarda kablosuz İnternet üzerinden mobil cihazlar ile gerçekleştirilen veri kullanımının ise bu rakama dahil olmadığının altını çizmekte fayda var.

Aylık 2.67 gb veri kullanımına sahip olan ABD’nin sadece bir sıra altına yer alan Türkiye’nin mobil veri kullanım düzeyi Japonya, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkeleri geçmiş durumda. Pek çok alanda dünya standartlarının altında yer alırken mobil veri kullanımında oldukça iyi bir sırada olmamız nasıl değerlendirilmeli? Elbette teknik olarak baktığımızda bu oran ülkemiz açısından teknolojiye erişim bağlamında oldukça önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, mevcut erişim oranlarının hangi amaçlarla kullanıldığı bence önem arz ediyor.

Bu noktada, mobil cihazlarda veri transferinin önemli bir kısmının sosyal ağ kullanımına bağlı olduğunu düşündüğümüzde sosyal ağlar başta olmak üzere İnternet’e olan bağımlılığımızın oldukça arttığını düşünmek yanlış olmaz. Gerçekten de, ABD’de yaşayanların %46’sı cep telefonları olmadan yaşayamadığını itiraf ederken, sıradan bir insanın her gün en az 80 defa cep telefonunu kullandığı biliniyor. Kaba bir ifade ile yılda en az 30 bin defa elimize aldığımız mobil cihazlara bağımlı olmadığımızı söylemek kendimizi aldatmakta öte bir anlam ifade etmeyecektir.

İnternet ve sosyal medya bağımlılığı ile ilgili daha önce çok sayıda yazısı ve sunumu bulunan birisi olarak insanların son yıllarda karşı karşıya kaldığı ciddi sıkıntıları tekrar tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Çünkü, İnternet bağımlılığı fiziksel deformasyona bağlı kol, bilek ve bel ağrısı ile hareketsizliğe bağlı obezite gibi yan etkilerinin yanı sıra, araç sürerken kullanıma bağlı dikkatsizlik sonucu ölümcül kazalara bile sebep olabiliyor.

Psikolojik açıdan baktığımızda ise bu bağımlılık bireylerde davranışsal bozukluktan ilişkilerin zarar görmesine kadar olan pek çok sıkıntıya sebep olabiliyor. Bu yüzden de akademik çalışmalarda vurgulanan bazı sıkıntıları kısaca hatırlatmak istiyorum:

İnternet bağımlılığı öncelikle uyku düzeninin bozulmasına sebep oluyor. Yapılan bir çalışmanın sonuçları cep telefonu kullanan gençlerin %63’ünün uykusuzluk problemi yaşadığını gösteriyor. Bir başka akademik çalışmaya göre ise ciddi bir kafein yüklemesine sahip olan double expresso bile uyanık tutma konusunda mobil cihazlar kadar etkili olamıyor!

Bir başka çalışmaya göre ise İnternet bağımlılığı insanlarda dikkat kaybına sebep oluyor ve odaklanma süresini kısaltabiliyor. Özellikle sürücüler açısından oldukça tehlikeli bir durum olması sebebiyle de araç içinde sadece İnternet değil konuşma amacıyla bile olsa cep telefonu kullanımı sakıncalı olarak kabul ediliyor.

Yine İnternet bağımlılığı insanların toplumdan izole olmasına, ilişkilerin zayıflamasına, güvenin azalmasına ve asosyalliğe sebep oluyor. Mevcut ilişkilerin sanal bir boyut kazanmaya başlamasının sonucunda mevcut ilişkiler ise e-sosyal bir hal alarak doğallıktan uzak bir iletişim sürecine sürükleniyor.

Ayrıca, İnternet bağımlılığının davranış bozukluğuna sebep olan en ciddi yan etkileri arasında anksiyete yani kaygı, depresyon ve stres geliyor. Kendilerini mobil dünyada izole eden insanlar davranış ve yaşamlarını da sosyal ağlara göre dizayn etmeye çalışıyorlar. Bir süre sonra sanal alem ile gerçek hayatı birbirinden ayırma güçlüğü yaşayan bu insanlar tedavi edilmezlerse ciddi travmalarla sonuçlanabilecek psikolojik rahatsızlıklar yaşayabiliyorlar. Bu yüzden de ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülkede artık hastanelerin psikiyatri servislerine bağlı İnternet bağımlılığı klinikleri açılmaya başlamış durumda.

İnternet ve sosyal medya bağımlılığını önlemede altın kural doğru ve ölçülü kullanımdır. Bağımlılığı önlemek kolay, tedavi etmek ise zordur. Bu yüzden de İnternet bağımlılığı devlet tarafından ciddi bir problem olarak ele alınarak okullarda müfredata eklenmeli, yetişkinler ise sorunun ciddiyeti hususunda yazılı ve görsel iletişim kanalları vasıtasıyla bilgilendirilmelidir.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA