Elektrikli yerli otomobil

Geçtiğimiz günlerde Tesla tarafından üretilen üst segment elektrikli araçlardan birisinin bir Lamborghini ile yarıştığına şahit olduk. Açıkçası, 165 bin Dolar değerindeki Tesla Model X P100D’in 530 bin Dolar değerindeki Lamborghini Aventador SV ile yarışacağını duyduğumda, pek çok kişi gibi benim de ilk anda aklıma tavşana kafa tutan kaplumbağa gelmişti. Öyle ya, bir tavşanın kaplumbağaya yenilmesi sadece La Fontaine’in masallarında gerçek olabilirdi. Oysa ki, yarışı izledikten sonra küçük bir farkla da olsa Lamborghini’yi yenmeyi başaran Tesla’nın elektrikli araçlarına karşı ne kadar önyargılı olduğumuzu fark ettim.

Pek çok gelişmiş ülke önümüzdeki 20 yıl içerisinde trafiğe çıkan fosil yakıtlı araç sayısını önemli oranda azaltmayı hedeflerken, araçların ciddi bir teknolojik devrime uğrayarak otonom yani sürücüsüz hareket etmesine olanak tanıyan gelişmelerin de ciddi boyutlara ulaştığını zaman zaman bu köşede aktarmaya çalışıyorum.

Halen kendi otomobilini üretemeyen ülkemizde ise son yıllarda devletin öncülüğünde gerçekleştirilen yerli otomobil çabaları yavaş da olsa gelişim göstermeye devam ediyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün açıklamalarına göre ilk yerli aracımız muhtemelen geçiş aşaması olarak kabul edilen hibrit modeller yerine tamamen elektrikli bir otomobil olarak üretilecek. Şu ana kadar Tesla’nın en yeni aracı olan Model 3 dışında elektrikli araçlarda menzil sorununun halen devam ettiğini düşünürsek, şehirlerarası uzun yolculuklar açısından sadece elektrikli çalışan araçların çok randımanlı olmayacağı biliniyor. Bu yüzden de, elektrikli araçların sadece şehir içinde araç kullananlar tarafından tercih edileceği düşünülebilir. Bununla birlikte başlangıç açısından bir adım geriden sektöre girmek yerine doğrudan elektrikli araç teknolojisini hedef alarak ile üretime başlamak ülkemiz açısından stratejik bir tercih olarak görülebilir.

Bununla birlikte, bu süreçte çözülmesi gereken pek çok ciddi sorunun da ortaya çıkacağını hatırlatmakta fayda görüyorum. Örneğin, ciddi vergi teşvikleri olmadığı müddetçe batarya teknolojisindeki maliyetler açısından tamamen elektrikli araçların rekabetçi bir fiyat ile pazara sunulması ilk aşamada zor görülüyor.  Milliyetçi duygular ile yerli araçların tercihi dışında fiyat ve özellikler konusunda rekabet edemeyen bir aracın tüketiciler tarafından tercih edilmesi güç olabilir.

Bir diğer sıkıntı ise tıpkı baz istasyonlarında olduğu gibi her ilde yeterli düzeyde şarj istasyonu altyapısının oluşturulması ihtiyacı ki özellikle yeterince otopark bile bulunmayan pek çok büyükşehirde elektrikli araçların şarj edileceği istasyonların kurulacağı tesislerin kurulması oldukça güç olacaktır. İlk aşamada mevcut otoparklar ile yetkili servislerde hızlı şarj istasyonlarının teşvik edilmesi durumunda belirli sayıda aracın sorunsuz olarak şarj edilebilmesi sağlanabilir. Bazı otomobil üreticileri tarafından gerçekleştirilen batarya kiralama sisteminin uzun vadeli uygulanabilirliği ise pek mümkün görülmediği için şarj istasyonu sorunu çözülmeden hibrit yerine tamamen elektrikli yerli araçların üretimi ciddi problemlere sebep olabilecektir.

Otonom araçların için ise ülkemizde yakın gelecekte bırakın üretilmesini, kullanılabileceğini bile düşünmüyorum. Sebeplerini ise sonraki yazılarda paylaşmak istiyorum.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA