Neymar ve ötesi

Futbol ekonomisinin 21. yüzyılda kat ettiği büyüme inanılmaz. Bu büyüme, takımların kasalarına giren sıcak parayı katlayarak arttırırken bu paranın denetimini de zorunlu kılıyor. Hiç şüphesiz parayı yönetmek; aynı zamanda milyonlarca insanı idare etmek durumunda olan kulüp yöneticilerine bırakılamayacak kadar ciddi bir iş. Bu sebeple UEFA, 2010 yılında Financial Fair Play (“FFP”) kurallarını onaylayarak yürürlüğe koydu ve 2011 yılında bu kurallar kapsamında ilk denetimini gerçekleştirdi.

Yapılan denetimi kısaca şu şekilde özetleyebiliriz. UEFA; organizasyonlarında yer alacak takımların, FFP kuralları çerçevesinde uymak zorunda oldukları yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği noktasında mali tablolarını inceliyor ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş olan takımların kendi organizasyonlarında yer almalarına izin vermiyor yahut mali veya başka birtakım yaptırımlar uyguluyor. FFP kapsamında takımların mali tabloları 3 yıllık periyotları kapsayacak şekilde denetime tabi tutuluyor ve bu 3 yıllık süre kapsamında takımlardan gelirlerinin 5 milyon euro üzerinde gider yapmamaları bekleniyor. 2015 yılında FFP üzerinde yapılan güncellemeler kapsamında ise altyapı tesisleri yahut oyuncu yetiştirme amacıyla yapılan giderler FFP kapsamında yer alan “giderler kalemi” arasında değerlendirilmiyor.

Futbol endüstrisinin ekonomik gelişimi her yıl daha yüksek bir ivmeyle sürüyor ve endüstriye akan para katlanarak artıyor. İngiltere Premier Lig’in 2016-19 yılları arası TV yayın haklarının SKY ve BT kanallarına 2013-16 yayın dönemine oranla %70’in üzerinde bir artışla toplam 5.136 milyar sterlin karşılığında satılması bu gelişime somut bir örnek teşkil ediyor.

Ekonomik gelişimden futbolun tüm paydaşları payına düşeni alıyor. Bu bakımdan yatırımcıların cebine giren para katlandığı gibi, bu değeri yaratan futbolcuların transfer bedelleri ve onlara ödenen maaşlarda da dramatik artışlar gerçekleşiyor. Bu endüstrinin baş aktörü olarak futbolcular özelinde yaşanan bu mali gelişim hayli normal ve bir o kadar da sınırsız.

Öyle ki 2016 yazında Manchester United, Fransız Paul Pogba için Juventus’a 105 milyon euro ödeyerek futbol tarihinin en yüksek bonservis bedeli ödenen transferini gerçekleştirirken sadece bir yıl sonra 2017’nin Ağustos ayında Paris Saint Germain, Neymar Jr.’ı 222 milyon euro değerindeki serbest kalma ücretini ödeyerek transfer etti. Halihazırda bu transfer saha içinde yaratacağı etkiden çok FFP merkezli olarak tartışılıyor ve bu durum son derece normal. Öyle ki bu transferi, Forbes tarafından “Dünyada 2017 Yılının En Değerli Takımları” başlığıyla yayımlanan makalede değeri 3 milyar doların üzerinde olduğu belirtilen iki takımdan Manchester United veya Real Madrid yapmadı. Bu listede ilk 10’a dahi giremeyen Paris Saint-Germain bu transferi gerçekleştirdi.

Belirtmek gerekir ki Neymar’ın 222 milyon Euro tutarındaki transfer bedelinin ödemesi futbolcunun avukatları tarafından futbolcu adına gerçekleştirildi ve Barcelona, bu tutarın kasasına girdiğini resmen açıkladı. La Liga yönetimi ise bu ödemeyi reddettiğini açıkladı ancak La Liga, açıkça da görüldüğü üzere, transferin gerçekleşmesine engel olacak bir hukuki yetkiye sahip değil.

Transferin mali detaylarına girildiğinde işlerin karışık olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada Paris Saint-Germain’in Katarlı patronlarının kişisel servetlerinin herhangi bir önem arz etmediğini belirtmek gerek zira FFP kuralları üzerinde gerçekleştirilen 2015 Temmuz tarihli düzenlemeler kapsamında kulübün, patronuyla organik bağı bulunan bir şirketin sponsorluğundan elde ettiği gelirin, toplam gelirin %30’unu aşması FFP kurallarının ihlal edildiği anlamına geliyor. Öyle ki Paris Saint-Germain’in 2014 yılında “Qatar Tourism Authority” ile yaptığı 167 milyon Euro tutarındaki reklam anlaşması bu kapsamda UEFA tarafında FFP kurallarına aykırı bulunmuş ve Fransız takımı, UEFA tarafından 20 milyon sterlin cezaya çarptırılmanın yanı sıra 2014-15 Şampiyonlar Ligi sezonunda standart rakam olan 25 futbolcu yerine, 21 futbolcuyla mücadele etmek durumunda kalmıştı.

Benzer durumun Manchester City için de 2014 yılında gerçekleşmiş ve İngiliz kulübü 40 milyon sterlin tutarında bir cezaya çarptırılıp Şampiyonlar Ligi’nde 8’i altyapıdan olmak üzere 21 oyuncuyla katılmıştı.

Neymar transferi de önümüzdeki yıl UEFA tarafından incelenecek ve gerekli mali şartların Paris Saint-Germain tarafından sağlanıp sağlanmadığı ortaya çıkacak. Bu tranfere başından beri yanaşmayan ve Brezilyalı oyuncuyu kadrosunda tutmak için yoğun çaba harcayan Barcelona başkanı Josep Maria Bartomeu, Paris Saint-Germain’in, Neymar’ın serbest kalma bedeli olan 222 milyon euroluk bedeli FFP kurallarına uygun olarak ödemesinin mümkün olmadığını söylemişti.

Haklı olup olmadığına ilişkin kesin kanaate varmak mümkün değil ancak aydınlatılması gereken noktalar mevcut elbette. Belirttiğim üzere bu transfere ilişkin ücret Neymar Jr. adına, avukatları tarafından Barcelona’ya ödendi ancak 25 yaşındaki bir futbolcunun bu tutarı tek çekim olarak ödemesi fazla ikna edici değil. İspanyol basınında buna ilişkin öne çıkan haber Mundo Deportivo’dan geldi ve gazete Neymar’ın, 2020 Dünya Kupası için Katar’ın temsilcisi olduğu ve bunun için 200 milyon euro aldığını belirtti. Bu durumda, Neymar’ın serbest kalma bedelini cebinden ödeyebilmesi mümkün elbette.

Öte yandan eninde sonunda gelir gider tablosuna yönelik araştırma Paris Saint-Germain’e yönelik olarak gerçekleştirilecek ve bu saatten sonra kulüp tarafından atılması zorunlu birtakım adımlar var. Bunların başında oyuncu satışı ilk akla gelen. Zira mali tabloyu dengeleyecek bir numaralı kalem oyuncu satışı. Bonservis fiyatlarındaki yükseliş göz önüne alındığında bu yol en mantıklısı gibi duruyor. Ama kâğıt üzerinde… Nitekim saha içine bakıldığında Neymar’ı transfer eden bir takımın yüksek bedellerle oyuncu satması, ki bu oyuncu muhtemelen takımın kilit parçalarından olacaktır, başarı olasılığını doğrudan etkileyecek, bu durum en başta Neymar’ı rahatsız edecek ve transfer amacından sapmış olacaktır.

Peki geriye ne kalıyor, forma satışı? Sanmam. Forma satışlarına ilişkin gelir paylaşımında aslan payı her daim formayı üreten firmanın oluyor. Kulüpler forma üreticileriyle sabit bir bedel üzerinden anlaşıyorlar ve forma satışı rakamında meydana gelen artış kulüplerin cebine fazladan 1 lira koymuyor. Örneğin Paris Saint-Germain formalarını üreten Nike, Fransız ekibine her yıl 24 milyon euro sabit ücret ödüyor ve bu tutar, 2017-18 sezonunda da değişmeyecek. Değişen, Neymar transferiyle patlayan forma satışları sonucu Nike’nin kasasına giren tutar olacak.

O zaman Paris Saint-Germain, Neymar transferi üzerinden gerçekleştireceği reklam anlaşmalarına yoğunlaşacaktır. Neymar hiç şüphesiz pazar değeri son derece yüksek bir oyuncu. Öyle ki Forbes tarafından hazırlanan “Dünyanın En Çok Kazanan Sporcuları” listesinde Neymar 28.54 milyon Euro tutarındaki geliriyle 18. sırada yer alıyor. Bu tutarın 11.54 milyon eurosunu Barcelona’dan aldığı maaş oluştururken, 17 milyon euro ise Nike, Gillete, Panasonic ve Beats by Dre markalarıyla yaptığı sponsorluk anlaşmalarından cebine giren tutarlar.

Tüm bu faktörler birlikte değerlendirildiğinde Paris Saint-Germain’in önünde zor ama gösterişli bir yol olduğu söylenebilir.

Futbola yatırım yapacak multi-milyarderlere finansal güvenilirliği yüksek bir yatırım sahası açmak isteyen ve bu noktada kulüp isimlerinden bağımsız olarak ağır yaptırımlarla Avrupa kulüplerini cezalandırmaktan çekinmeyen UEFA, Paris Saint-Germain’ın Neymar transferi üzerinde derinlemesine yoğunlaşacaktır, buna şüphe yok.

Dolayısıyla Fransız ekibinin Neymar liderliğinde saha içinde yapacakları kadar, bu transferi FFP kurallarına uygun hale getirme noktasında atacağı hamlelerin de 2017-18 sezonun keyifle takip edilecek hikayelerinden biri olacağına hiç şüphe yok.

Bekir Yusuf ALPAY