Milenyum kuşağının 40 yaşında emeklilik hayali -2

Geçtiğimiz hafta, milenyum kuşağı olarak adlandırdığımız genç neslin çalışma koşulları ve emeklilik ile ilgili beklentilerinin diğer nesillere göre daha farklı olduğuna değinmiştik. Bu kuşağın iş hayatı konusunda en önemli beklentisi ise daha esnek çalışma koşullarda görev yapmak olarak karşımıza çıkıyor.

Esnek çalışma koşulları esasen çok yeni bir kavram değil. Pek çok meslekte yaygın olarak karşımıza çıkan esnek çalışma yaklaşımı, çalışma yeri ve saatlerinde çalışanların tercihini ön plana aldığı için işgücü verimliliğini de önemli ölçüde arttırıyor. Gazeteciler ve akademisyenler başta olmak üzere pek çok alanda esnek çalışma prensipleri aktif olarak uzun yıllardır yaygın olarak uygulanıyor.

Milenyum kuşağındaki gençlerin sevdikleri alanlarda rutinin dışına çıkarak esnek koşullarda çalışmayı tercih etmesi de alışageldikleri dijital dünyanın zaman ve mekân sınırları konusundaki esnekliğinden kaynaklanıyor. Haliyle, milenyum gençliği olgun yaşlarında emekli olup tamamen çalışmayı bırakma hayalleri kurmak yerine, belirli bir yaştan itibaren çalışmaya daha az zaman harcayarak kalan zamanını seyahat gibi etkinliklerle değerlendirmek istiyor.

Yasal olarak 60’lı yaşlardan önce emekli olma şansına sahip olmayan milenyum kuşağının erken emeklilik hayallerini gerçekleştirebilmesi için ise yaşam standartlarını sürdürebileceği miktarda birikime sahip olması gerekiyor. Bu yüzden de, üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra çalışmaya başlayan ve 40’lı yaşlarda emeklilik hayalleri kuran bir gencin en az 20-25 yıl aktif olarak çalışması gerektiğini söyleyebiliriz. Bu süre zarfında yapacakları birikim, 40 yaşından sonra kısmi zamanlı çalışarak elde edecekleri çalışmalardan elde edecekleri gelire ek olarak belirli bir refah seviyesinde yaşamlarını idame etmelerini sağlayabilecektir.

Basit bir hesapla, 20 yıl boyunca gelirinin %20 ila 25’i oranında tasarruf edebilen bir çalışan, takip eden 10 yıllık süre boyunca aylık olarak mevcut kazancının yarısı kadar ek gelire sahip olabilir. Elbette bu miktarda tasarruf her zaman mümkün olamasa da, tasarruf edilen miktarın doğru yatırım enstrümanlarında değerlendirilmesi durumunda çok daha fazla birikime ulaşabilme olasılığı bile söz konusu. Ayrıca, tasarruf edilen birikimlerin BES olarak adlandırılan Bireysel Emeklilik Sistemi üzerinde değerlendirilmesi alternatifi göz önüne alındığında devlet katkısı ile bu rakamın en az %25’lik ek getiri sağlayacağı da unutulmamalı.

Özetlemek gerekirse, milenyum gençliğinin 40’lı yaşlarda esnek emeklilik hayali esasen gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir rüya gibi düşünülmemeli. Ciddi bir birikim planı ile ilerleyen yaşlarda daha az çalışarak daha mutlu bir hayat sürmek mümkün görünüyor.

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA