Armut ve Kelek

Çok naif düşünce ve hayallerimiz vardı çocukken. Babalarımız dünyanın en güçlü insanlarıydı gözümüzde. Çok şey vardı büyüyünce yapmak istediğimiz. Mutlaka çok hayal edip de alamadığımız o  oyuncakları alacaktık mesela büyüdüğümüzde. Çok çabuk unuttuk oysa o masum hayalleri… Sınıfın en güzel kızına, en yakışıklı erkeğine şirin gözükmeye çalışırken aklımızın ucundan bile geçmiyordu artık o pahalı oyuncaklar. Hayatın zorluklarını öğrenmek için kitaplara gerek olmadığını öğrendik sevdiklerimizi kaybettiğimizde. Sınavlara girdik, kavgalara giriştik, okuduk, aşık olduk, pek çok şey öğrendik zamanla.  Attığımız her adımda geçmişi özlemle andık, çünkü her geçen gün yeni zorluklarla tanışıyorduk bu hayatta. Yaşadığımız her şeyden, yaşlandığımız her günden bir şeyler öğreniyorduk. Çünkü bu hayatta her geçen saniye bizi biraz daha olgunlaştırıyordu.
Tüm bunları düşündüm gençlerin sosyal medyada sıkça paylaştığı Peyami Safa’nın Bir Tereddüdün Romanı adı eserinden cımbızla seçilen “Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.” sözlerini okurken.

Keleğin olgunlaşmamış ham kavuna verilen ad olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Zaman içerisinde kelek olarak kalmaktansa armut gibi olgunlaşmayı tercih edenlerden birisi olduğumu gururla söylemek istiyorum…