Keşke kelimesi dünden yarına taşıdığımız en büyük yüktür.

Sıcak bir yaz akşamı iki saat yolculuktan sonra arabadan inmiş mahallenin dar sokağında eve doğru yürüyordum. Komşulardan birisi müstakil evinin balkonunda oturmuş çayını yudumluyordu. Diğer akşamların aksine ona dönüp selam vermek yerine sokağın sağ tarafında park halinde olan bir akrabamın aracına doğru yöneldim. O an benim için aracın yanına gitmenin daha önemli olduğunu hissetmiştim çünkü aracın ön lastiği patlamış gibiydi. Arabayı inceleyip durumu hemen telefonla haber vermeliydim. Nasıl olsa her akşam selam verdiğim komşuma başka akşamlar da selam verebilirdim!
O gece sokağa gelen ambülansın neden geldiğini ertesi sabah öğrenebildik. Akşam selam vermeyi esirgediğim komşumuz o gece geçirdiği kalp krizi sonrası yaşama gözlerini yummuştu.  Öğrencilerime kullanmalarını yasakladığım keşke kelimesini sanırım en son o gün kullanmıştım…
Hayatımızı verdiğimiz kararlarla yönlendiriyoruz. Bu kararların her zaman en doğru kararlar olması gerekmiyor. Yanlış verilmiş kararların bize geleceğe yönelik yol gösterici bir tecrübe olarak geri döndüğü sürece tabii…
Keşke ifadesi her ne kadar pişman olduğumuz davranışlara bir tepki olarak görülse de aslında yapmış olduğumuz tercihlere bağlı olarak farklı süreçlerin sonucunda ortaya çıkan çıktılara olan memnuniyetsizliğimizi yansıtyor. Çünkü, yapmış olduğumuz davranışlar yanlış bile olsa sonuçta ulaşmak istediğimiz çıktılara ulaşabiliyorsak çoğu zaman yaptığımız bu hatalı davranışlar bize endişe vermez.
Hayat tecrübelere dayalı ilerleyen bir süreç olduğuna göre geçmişe dönüp keşkelerle yaşamak çok fazla bir anlam taşımıyor. Unutmayın, bugünü bir kez yaşıyoruz. Yaşanıp bittiği anda düne dönüyor ve elimizden çıkıp gidiyor. Yarına asla ulaşamayacağımıza göre bugünü düne hapsetmek yerine en güzel şekilde yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü, keşke kelimesi üzerine kurulu bir gelecek bugüne faydadan çok zarar verir…