#instaKabe

Yazımıza nahoş bir örnek üzerinden başlayalım. Atamızın aramızdan ayrılışının 81. yılında onu rahmetle anmak üzere yoğun bir kalabalığın arasında Anıtkabir’de bulunduğunuzu varsayalım. Saat tam dokuzu beş geçe başlayan saygı duruşu esnasında yanınızdaki kişinin cep telefonunda oyun havası çalmaya başlıyor! Daha da kötüsü o kişi hiç istifini bozmadan saygı duruşuna devam ediyor… Ne hissedersiniz?

Örneğimizi bu nahoş durumun meydana gelebileceği diğer uygunsuz mekânlar ile de çeşitlendirebiliriz: Toplantı salonları, kütüphaneler ya da mahkeme salonları gibi…

Benzer ortamlarda böyle bir durumla karşılaşmayı istemezdiniz muhtemelen. Oysa ki her Cuma camiilerimizde yaşadığımız durum bundan farklı değil! Hem de namaza başlamadan önce din görevlileri tarafından telefonların sessize alınması hususunda yapılan tüm uyarılara rağmen…

Bu üzücü umarsızlığın sadece ülkemize has olduğunu düşünürdüm, ta ki kutsal toprakları ziyaret edene kadar! Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğim umre yolculuğunun ilk durağı olan Medine’ye ulaştığımızda Mescid-i Nebevi’de kılınacak olan ilk namazın Cuma namazı olması beni oldukça heyecanlandırmıştı. Saatler öncesinden Mescid-i Nebevi’de yerimizi almış namaz saatini bekliyorduk.

Cuma namazına başladıktan sadece saniyeler sonra arka saflardan gelen meşhur Nokia melodisi eşlik etmeye başladı Fatiha suresine… Hemen ardından da sanki anlaşmışçasına diğer telefonlarda gelmeye başlayan farklı melodiler…

Günler sonra ihramlara bürünmüş olarak Kabe’deyiz. Mukaddes mekânı tavaf eden pek çok ihramlının ellerindeki telefonlar dikkatimi çekiyor. Bazı umre adayları tavaf etmeyi bırakmış özçekim telaşına düşmüşler! Bazıları o esnada sevdiklerine ya da takipçilerine canlı yayın yaparken, bazıları ise ellerinde tanıdıklarının isimlerini yazdıkları kâğıt parçalarını Kabe’ye hizalayıp Instagram’a fotoğraf yetiştirmeye çalışıyorlar…

Ezan okunuyor, Kabe’nin ön saflarında namaza durmak kısmet oluyor. Bir kelebek dikkatimi çekiyor, mukaddes mekânın duvarlarına dokunabilmek için birbirini ezen ziyaretçilere ders verircesine nazikçe bir köşesine konuyor Beytullah’ın…

Kısa bir süre sonra namaz başladığında yine bazı telefonlar ardı ardına çalmaya başlıyor! Kulluk ile kölelik arasında sıkışıp kalmış olan bizlerin üzücü durumu işte bundan ibaret… Bir yandan tanrıya ibadet vazifesini eda ederken, diğer yandan teknolojinin sahibi değil kölesi haline geldiğini halen fark edemeyen insancıklar haline gelmişiz. Teknoloji artık bir araç olmaktan çıkıp amaç haline gelirken bizleri de gönüllü birer köleye dönüştürüyor.

Neyse ki herkes halinden memnun…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA