Modern zamanların dijital köleleri

Başlığa bakarak yine bir sosyal medya bağımlılığı yazısı okuyacağınızı düşünmüş olabilirsiniz. Oysa ki bu kez çok daha farklı bir kesimi tanıtmak istiyorum. Evet, bu haftaki konumuz sosyal ağlarda yer alan zararlı paylaşımların tespiti ve engellenmesi için ‘teknoloji dünyasının en kötü işi’nde istihdam edilen beyaz görünümlü mavi yakalılar…

ABD başkanlık seçimlerine sosyal ağlar üzerinden Rusya merkezli sahte içeriklerle müdahale girişimlerinin ortaya çıkması üzerine başlangıçta gelişmeleri kabullenmek istemeyen Zuckerberg, soruşturmaların ciddiyetini fark ettikten sonra geçtiğimiz yıl itibariyle 20 bin yeni çalışan istihdam etmek suretiyle içeriklerin uygunluğunu kontrol altına alma çalışmalarını güçlendirdiklerini ifade etmişti.

Bu sayı fazla gibi görünse de uzmanlar iki buçuk milyar civarında kullanıcısı olan Facebook bünyesinde bu görev için 20 bin çalışanın aslında yetersiz kalacağını düşünüyorlar. Çünkü, basit bir hesapla, çalışan başına kontrol altında tutulması gereken 125 bin hesap düşüyor. Yine de, çalışanlar tarafından sadece 2018’in ilk çeyreğinde 600 milyona yakın sahte hesabın tespit edilmesi oldukça başarılı bir gelişme olarak görülebilir. Hatta, geçen hafta da belirttiğim gibi, 2019’un ilk üç ayında zararlı paylaşımların %70’e yakını şirket çalışanları ya da yapay zekâ tarafından anında tespit edilerek önemli bir başarı sağlanmış durumda.

Bunlar güzel gelişmeler olarak karşımıza çıksa da bu çalışanların hangi koşullar altında hizmet verdiklerine de değinmek önem arz ediyor. Her ne kadar Zuckerberg geçtiğimiz yıl bu iş için “20 bin yeni çalışanı işe aldık” ifadesini kullanmış olsa da, gerçekte Facebook maliyet ve diğer kısıtları göz önüne alarak bu kişileri kendi bünyesinde istihdam etmek yerine farklı taşeron firmalardan tedarik etme yoluna gitmiş.

Hâl böyle olunca, sosyal ağlar tarafından istihdam edilen çalışanların aksine üçüncü parti hizmet sağlayıcıların farklı eyaletlerdeki ofislerinde arzu edilmeyen koşullarda çalışmak zorunda kalan bu kişiler hem maddi hem de manevi açıdan ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Öyle ki, çalışanlardan biri geçtiğimiz yıl Florida’da yer alan bir taşeron firmanın sağlıksız koşullardaki ofisinde kalp krizi geçirerek hayata veda etmişti!

Maddi koşullar açısından baktığımızda, ‘teknoloji dünyasının en kötü işi’nde çalışan bu kişilerin aldıkları maaşın resmi açlık sınırının biraz üzerinde olduğunu görüyoruz. Taşeron firmalar tarafından sağlık ve emeklilik koşullarına ilişkin de çok fazla hak tanınmayan bu çalışanların aksine sosyal ağların kendileri tarafından diğer görevler için istihdam edilen çalışanlarının çok yüksek maaş ve diğer prestijli sosyal haklara sahip oldukları biliniyor.

Ancak asıl sıkıntı çalışanların manevi olarak yıprandıklarını iddia ederek Facebook’a dava açmalarına da sebep olan görev tanımları ile ilgili. Çalışanlar daha önce de ifade ettiğim gibi sosyal ağ kullanıcıları tarafından paylaşılan zararlı içerikleri hızlı bir şekilde tespit edip sosyal ağdan kaldırmakla sorumlular.

Zararlı içerikler ise kimi zaman şiddet, hakaret, pornografi, ırkçı söylemler ve yasal olmayan paylaşımlar olabildiği gibi kimi zaman ise terör, intihar ve cinayet gibi şiddet dolu görüntüler de olabiliyor. Hatta zaman zaman bazı kişiler intihar ve cinayet gibi eylemleri canlı yayında bile gerçekleştirebiliyorlar. Hatırlanacağı gibi Yeni Zelanda katliamını gerçekleştiren kişi bu eylemi canlı olarak yayınlarken, pek çok kullanıcı da bu görüntüleri tekrar tekrar paylaşmakta beis görmemişti.

İşte şikâyet edilmesi ya da farklı şekillerde tespit edilmesi sonucu karşılarına çıkan bu görüntülerin zararlı olup olmadığına kanaat getirmek için izlemek zorunda kalan çalışanlar psikolojik olarak ciddi anlamda olumsuz etkilendiklerini ifade ediyorlar.

Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı, karın tokluğuna bilgisayar başında gün boyu insan psikolojisini etkileyebilecek düzeyde şiddet başta olmak üzere envaiçeşit zararlı içeriği izlemek zorunda kalan bu çalışanları “modern zamanların dijital köleleri” olarak adlandırmanın uygun olacağın düşünüyorum…

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA