Ekonomi Politikalarında “Dalgakıran” Etkisi  

Ekonomide bireylerden firmalara, devletlerden uluslararası örgütlere hatta sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin sonuç doğurucu bir takım eylemleri olur. Haliyle her bir karar biriminin de davranışlarıyla, uygulanan politikalar üzerinde mutlaka bir etkisi olacaktır. O yüzden ekonominin psikolojik yanı her daim ön plandadır. Ne olursa olsun “anlatılabilmelidir…”

Temmuz ayında sanayi üretimi %5.6 arttı. Üretim üçüncü çeyreğin ilk ayına iyi başlamıştı. Seçimler geçmiş, Türkiye yeni bir rota belirlemiş ve hızla yol almaya hazırlanıyordu ki… Ne olduysa, Ağustos ayında dolarda “eförik” bir hareketlenme baş gösterdi. Hele 13 Ağustosta 6,88’e fırlayan kur “yok artık!” dedirtti. Üstelik bir hafta once 7 Ağustosta 5,22 iken; ani yükselmiş ve ardından 16 Ağustosta yeniden 5,83’e inmişti.

Bu dalgalanmaların etkisi ilk olarak ihracata yansıdı, Ağustos’ta ihracat %30 arttı. İthalat %22 azaldı. İhracatta yüksek oranlı artış üretiminin canlı olmasında etkili oldu.

Ağustos tatil ayı idi. Kurban Bayramını da bu ay kutladık. Üretim artışı olmaz derken gelen bu veriler yine “olduktan sonra” mantıklı bir açıklaması var denilen durumu göstermekteydi. Hele ki kurların ihracata doping etkisi, üretim ve ihracatın devam etmesine sebep olacaktır. Bu da istihdam verileri üzerinde etkisi olan bir durumdur.

İşsizlik konusunu doğal işsizlikle birlikte açıklamak adetten oldu. Doğal işsizlik oranları da son 10 yıldır, gelişen ekonomilerin durumu ile birlikte artış göstermiş ve tek haneli rakamların sonuna dayanmaya başlamıştır. O yüzden doğal işsizlik için %4-6  rakamları yerine %6-8 hatta dokuz da rahatlıkla söylenmeye başlamıştır. Bu açıklamalar işsizliğin son beş aydır arttığı gerçeğini değiştirmiyor. Sadece kabullenme ve kanıksanma düzeyi yükselmiş durumda.

Türkiye’nin yapısal sorunları var, bu doğru. Ancak bu sözün peşine çok ciddi “altyapı sorunları” da var, demiyoruz. Zamanında yola betona gömülen yatırımlar ciddi altyapı sorunlarının giderilmesinde etkili olmuştur. Bu satırları okuyan dostlarımızın ellerindeki telefonlardan, Türkiye’deki “yeşil otoyol bağlantılarına” bakmalarını isterim. Elbette bir de Avrupa’daki otoyollara… Görülecektir ki bu kadar toprağa gömülen yatırımlar olmasına rağmen hala “yolun başındayız.”“yol – köprü – havaalanı – liman” olmadan, olmaz.  2008 -2017 döneminde faizler düşükken gerçekleştirilen pek çok yatırımın, bugünkü sancıların sebebi olarak görmek büyük haksızlıktır. Rüzgarlar sert esiyor… Türbülans sarstı. Ancak Rasyonel Beklentiler olumlu yönde gelişme eğilimindedir. Ekonomiyi de sonsuz bir kötümserlikle açıklamak “iyi niyetli” değildir.

Yeni Ekonomi Programı (YEP) önümüzdeki üç yıl için ortalamadan düşük bir büyüme oranı, ortalamadan yüksek bir işsizlik oranı ve ortalamadan yüksek bir enflasyon oranı öngörmekle birlikte; verilerin beklenenden daha hızlı pozitife dönüşeceğini birlikte göreceğiz. Bu konuyu siyasetin ve uluslararası politikanın “kaos senaryoları hariç” diye bağlamak yerinde olacaktır. Önemli olan siyasetin iletişimidir, ekonominin iletişimidir. Ekonomi bu aşamada istenen bu bilgilendirmeyi sağlamaktadır.

Prof. Dr. İbrahim Attila ACAR