Bedrin aslanları

Müslümanlar Mekke’den Medine’ye zorla göç ettirildikten sonra müşrikler Müslümanların Mekke’de kalan mallarını yağmalamışlar ve Müslümanları zor durumda bırakmışlardı. Müslümanlar Medine’de şehir devleti tarzında bir yapı oluşturmuşlardı.  Böylece Müslümanlığı daha rahat yayar hale geldiler. Müşriklerin yağmaladığı malların karşılığını alabilmek için fırsat kolluyorlardı.

Peygamber efendimiz Ebu Süfyan’ın büyük bir  kervanla yola çıkacağını haber alır. Çok fazla malı ve az koruması olan kervanı sahabelerine iletir. Bunun üzerine sahabeler Bedir kuyularına doğru yola koyulur.

Bedir Medine’nin güneybatısında Kızıldeniz’e 20 km uzaklıkta bulunan ve geçimini konaklayan kervanlara hizmet ederek kazanan bir şehirdi.

Oruç o günlerde yeni farz olmuş, Müslümanlar ilk farz oruçlarını tutmakta idiler. Müslümanlar Ramazan ayının 14. Günü Bedir’e vardılar. Bunu duyan Ebu Süfyan Mekkelilere haber saldı ve kervanının yolunu değiştirdi. Mekkeliler bu haber üzerine Ebu Cehil önderliğinde büyük bir ordu toplayıp Bedir’e doğru yola çıktılar. Daha sonra Ebu Süfyan’ın kurtulduğunu duyan Ebu Cehil geri dönmekten vazgeçip Müslümanların üzerine yürümeye karar verdi. Onun düşüncesi orada bulunan bütün Müslümanları öldürüp İslamiyet’i yok ederek işi kökten bitirmekti.  Fakat daha önce orada bulunan Müslümanlar peygamber efendimizin talimatı ile Bedir kuyularını taş ve kum ile doldurmuş, sadece bir kuyuyu açık bırakarak Müslümanların kullanımında tutmuşlardı.

 Müşrikler Bedir’e geldiklerinde su kuyularının kapalı olduğunu görünce susuz kaldılar. O gün savaşa girilmek istense de aşırı yağmur yüzünden savaş olmamıştır.

Ertesi gün Araplarda gelenek olduğu üzere  savaşı kızıştırmak için mübareze yapıldı  ve ilk olarak Ensardan üç kişi çıktı ama Mekkeliler bunu kabul etmediler. Bunun üzerine peygamberimizin amcası  Hz. Hamza, amcasının oğlu Hz Ali ve amcasının oğlu Udeybe bin Haris öne çıktı. Karşı taraftan Şeybe, Utbe  ve Velid  ortaya çıktılar. İlk önce Hamza sonra Ali galip geldi. Udeybe ağır yaralandı ve Hamza yetişerek Udeybe’nin rakibi Şeybe’yi de öldürdü. Daha sonra Udeybe’yi de alıp diğer Müslümanların yanına döndüler. Udeybe bacağına aldığı kılıç darbelerinden sonra çok kan kaybetti ve şehitlik makamına eren ilk sahabe olarak tarihe geçti.

Daha sonra savaş hızlanmış ve Müslümanlar galip gelmişlerdir. Bu savaşta 14 şehit verilmiştir. Kafirlerden Ebu cChil ‘de dahil olmak üzere 70 kafir ölmüştür. Ve bir kuyu açılarak hepsi o kuyuya atılmıştır.

 Halk arasındaki rivayete göre müşriklerin mezarları başında ot bitmez hale gelmiştir. Bu ot bitmez topraklarda İslamiyet hızla yayılmış, 25 yıl sonra Hz Osman zamanında Müslümanlar Akdeniz sahil şeridini ele geçirmek ve İslamiyet’i yaymak amacıyla büyük bir donanma kurmuşlardı. Bu donanma ile Kıbrıs’a başarılı bir sefer düzenlediler.  Bizanslılar bu haberi duyunca büyük bir donanma hazırlayıp Müslümanlara karşı harekete geçtiler. İslam donanması Finike açıklarında 500 civarında Bizans donanması ile karşı karşıya geldi. Sabah şafak sökmeden başlayan savaşta Müslümanlar deniz savaşı yapmayı bilmedikleri için gemi direklerini iplerle birbirlerine bağladılar. Ve birbirine bağlı gemilerden oluşan büyük bir düzlük oluştu. Böylece İslam ordusu aynı karada savaşır gibi Bizans ordusu ile savaşmışlardır. Savaş öğleye doğru sona erdiğinde 20.000 Bizans askeri öldürülmüştür. Bizans kralı II. Konstans asker kıyafeti giyip kıyafet değiştirerek İstanbul’a kaçmıştır. Böylece Bizanas’ın doğu Akdeniz’deki egemenliği sonra ermiştir.

Hicri 17 Ramazan 2 (Miladi 14 Mart 624) yılında peygamber efendimiz’in (s.a.v) 70 deve, 2 at ve 305 sahabeden oluşan ordusu ile yaklaşık 100 at, 900 deve ve yaklaşık 1000 kişilik müşrik ordusu bedir köyü civarında karşı karşıya geldiler. İlk oruç bedir savaşından önce farz olmuştur. Müslümanlar Bedir kuyularında oruçlarını açtılar ve Bedir’de galip geldiler.

Belki de, bundan 25 yıl sonra bedirde savaşmış bir sahabe cihat ruhu ile Finike açıklarında Bizans ordusu ile savaştı ve Finike açıklarında şehit düştü. O zamanın geleneklerine göre o sahabeyi Finike’de Limra antik kenti içindeki surların dibine defnettiler. Belki de, mezarının hemen yanında derviş tekkeleri olması bu sebeptendir. Belki de, teke yöresi Türkmenlerinin oruçlarını buralarda açması ve burada çok eski bir aşevi olması bundandır.

Allah bilir…

Yasin ERDOĞAN